~ Moonbyul'dan ~
Robert beni şaşırtıyordu. Kimim derken? O Robertti. Daha kim olabilirdi ki? Robert bidonlardan birini aldı. Önce Solara sonra bana baktı. Ne olduğunu bilmediğim sıvıyı Soların kafasından aşağı boşalttı. Sonra bana dönüp "İntikam vakti Moonbyul" dedi. İnanamıyordum. Öğrenmişti. Robert her şeyi biliyordu. Elinde bir çakmak vardı. Solara yaklaştı. O an elimden gelen tek şeyi yaptım. Bağırmak. Yalvarmak...
Moonbyul: Dur!! Yapma Robert. Yalvarırım yapma. Haklısın ben berbat biriyim. Ne desen haklısın ama benim yüzümden masum bir kızı öldüremezsin. Solar suçsuz. Ne istiyorsan bana yap ama bırak Solar gitsin.
Robert evet anlamında kafa salladı. Soların yanından uzaklaştı. Adamlara işaret etti. Bir adam ikinci bidonu alarak yanıma geldi. Sert bir şekilde kafamdan aşağı boşalttı. Kokusundan anladım. Benzin...bu benzinden başka birşey değildi. Robert karşıma geçti. Çakmağı yaktı. "Özür dilerim Moonbyul" dedi. Çakmağı bana doğru fırlattı. Bitmişti. Her şey bitmişti. Canım yanıyordu. Tüm vücudumun eridiğini hissediyordum.~ Solar'dan ~
İnanamıyorum. Moonbyul ölüyor. Kahretsin ki elimden hiçbir şey gelmiyor. Elimden, Moonbyulun yerde ateşler içinde acıyla kıvranmasını izlemekten başka hiçbir şey gelmiyor. Robert beni çözdü Ve sertçe kolumdan tutup beni dışarı çıkardı. Sonra adamlarıyla birlikte arabalarına binip oradan uzaklaştılar.
~ Robert'ten ~
Kore benim için çok tehlikeli. Her an yakalanabilirim... Buralardan gideceğim. Çok uzaklara... ingiltereye gideceğim.
~ Solar'dan ~
Akşam oldu...Hava karardı. Neyseki klübenin yolunu hatırlıyordum. Kapı aralıktı. İçeri girdim. Bir köşede hareketsiz yatan biri vardı. Moonbyul... Ona daha çok yaklaştım. Kolları, bacakları Ve tüm vücudu feci şekilde yanmış, yüzü tanınamaz hale gelmişti. Bu görüntüsüne aldırmadan ona sarıldım. Sımsıkı sarıldım. Son kez sarıldım. "Ah" diye kısık bir ses duydum. Sanırım hayal görüyorum. Ağlayarak Moonbyula daha sıkı sarıldım. Fısıldayan bir ses duydum. "Ç-ço-çok ac-acıyor. Doku-dokun-ma" Ses neredeyse duyamayacağım kadar kısıktı. İnanamıyorum. Bu Moonbyulun sesiydi. Yaşıyordu...Şaka gibiydi. Sevinçle önce ambulansı sonra Jin'i aradım Ve olanları anlattım. O kadar mutluydum ki...Moonbyulun elini tuttum. Yine aynı sesi duydum. "Ah, ah..uza-uza-uz-uzak d-dur" ses yine çok kısıktı. Ona kormamasıno ve her şeyin düzeleceğini söyledim. Ama birkaç dakika sonra gözleri kapandı. Her yerini sertçe ellememe rağmen tepki vermedi. Lütfen ölme...lütfen uyan Moonbyul..beni bırakma. Aç gözlerini...
YOU ARE READING
Zor Ama İmkansız Değil...
FanfictionHeyşeye rağmen Moonbyul'u gitmekten alıkoyan birşey vardı. Bu oydu...İsmini bilmediği o güzel gözlü çocuk. Hayatını kurtaran o güzel gözlü kahraman...