33

15.2K 1.3K 415
                                    

*İyi bayramlar 🖤

Evden çıkıp, arabayla ıssız bir yere geçmiştik. Arabadan inmeyip, camı açtım. Önümüzdeki dağ manzarası, yanımdaki dağ ayısı ve arkadaki biralarla dertleşmek için her şey hazırdı. Ona baktığımda konuşmayı başlatmayacağını anladım.

Arkay uzanıp, iki bira aldım. Birini ona uzatırken "Ablan, onunla aranız nasıl?" diye sordum.

Elimdeki birayı alıp, açtı. Kapağını ayaklarının altına fırlattığında buna ses etmedim. Bir kaç yudum aldı. Adem elmasına takılan gözlerim, konuşmasıyla gözlerine çıktı.

"Aramız yok gibi."

Bakışları karşıdayken gözlerini yumup birkaç saniye bekledi. Açtıktan sonra gözlerimin içine durgunca baktı. Bu bakışlar beni boğmuştu. Elimdeki birayı açıp yudumladım.

"Çocuğunu kaybettikten sonra tamamen farklı birine döndü. Ablamı, çocuğuyla birlikte kaybettim. Şimdi saçma sapan davranıp, hiçbir şeyi umursamayan biri."

Dudağımı dişlerken, sonlara doğru buruklaşan ses tonu, beni bile üzdü. Boğazımı temizleyip, kafamı tekrar ona çevirdim. Gözlerini benden çekmemişti.

"İshak'ım yaşadığı şeyler çok ağır. Onu suçlamamalısın."

Gülüp birayı kafasına dikti. Kutuyu da attıktan sonra, ıslak dudaklarını yalayıp "Suçlamıyorum." dedi.

"Onu anlamaya da çalıştım. Kendini kaybetmesi, değişmesi neyse de tamamen farklı birine dönmüş gibi olmasını anlayamadım. Yabancılaşmış gibiyiz. Eve uyumaya gelen birinden farkı yok."

Eğer bu bizim aileden birinin başına gelse, psikolojik destek aldırırdık. Onlar buna hiç başvurmamış olmalıydı. Ruhtaki yaraların kendiliğinden geçmesi zor olmalıydı. Küçükken sürekli kabus görüyordum. Kaçırıldıktan sonra başlamıştı bu kabuslar. Orda ne yaşadım bilmiyordum. Aileme kaçırılma olayını bile hatırlamadığımı söylemiştim. Bunun nedeni onları rahatlatmaktı. Onlar rahatlasa bile ben hatırlamadığım olay için uzun zaman korku ile yaşamıştım. Yalnız kalmayı bu yüzden sevmiyordum. Geniş arkadaş çevresi, aşırı sosyal bir hayat hepsi bu yüzdendi. Bunu ne birine, ne kendime itiraf etmiştim.
Birayı yudumlamaya devam ederken, o ikinci kutusunh alıp, açtı.

Onu rahatlatmak istiyordum.

"Onunla yabancılaştığını düşünüyorsan tekrar tanışmayı dene. Şimdiki hali nasılsa, bırak öyle kalsın. Eğer durumu sıkıntılıysa onu psikoloğa götürürüz."

Dişlerini sıkıp "O deli değil" dediğinde yüzümü buruşturdum.

Psikologlar için deli doktoru diyen tek cahil Cenk'ti sanıyordum. Onun deme nedeni de kuzenini sinir etmek istemesiydi. Yanımdaki dağ ayısı ise cidden bu şekilde düşünüyordu.

"İshak'ım deliler tımarhanede olur. Psikologlar ruh hastalıklarına sahip insanlarla ilgilense de, yasamda zorluk çeken insanlarla da ilgilenir."

Üstelik benim düzenli psikoloğum vardı. Yani bana da deli demişti farketmeden.

"Egemen, mantıklı konuşmak yerine gevşekleşsen daha rahat ederim."

Bu da gevşekliğime laf atıp, ciddileşince onu da beğenmiyordu. Göz devirirken vücudumu tamamen ona döndürdüm. Omuzlarından tutup onun da bana dönmesini sağladım.

Tek kaşımı kaldırıp "Dinle şimdi." dedim.

Dikkatimi dağıtan, elindeki birayı kendiminkiyle beraber kenara koyup, tekrar ona baktım.

"Baban çocuğunu öldürüp, seni de öldürmeye calısıyor. Birlikte olduğun insan artık hayatında değil. Birden farklı hallere girip girip esko- öhöm genişçe takılmaya başlıyorsun. Bunun anlamı değişim değil bunalım ve patlamadır. Eğer daha fazla patlama yaşarsa delilik noktasına gelme ihtimali bile var. Ondan sonra düzelebileceği zamanı değerlendiremedim diye pişman olursun. Anladın mı?"

Bir Aşk Meselesi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin