• 34 • 'Le coeur dans ses paumes.'

167 28 92
                                        


• Strange ~ Celeste •

Bir taksi bulmaya çalışmak, acı vericiydi.
Eve varınca,Youngjae'in binasına girip kapısını yumruklamak; acı vericiydi.
Orada olmadığını fark etmek, acı vericiydi.
Sayısız kez onu aramak, acı vericiydi.
Bambam ve Jinyoung'ı aramak, acı vericiydi.
Hiçbirinin telefona cevap vermemesi, acı vericiydi.
Hiddetle kendi apartmanıma çıkıp görebildiğim her şeyi bir bavula fırlatmak, acı vericiydi.
Bavul kapanmayınca, içine tıkıştırdığım her şeyi duvara savurup hıçkırıklar içinde sinir krizi geçirmek; acı vericiydi.
Ondan gelmeyecek olan mesajı beklemek, acı vericiydi.
Ağlayarak uyuyakalmak da...
Sabah uyandığımda bütün olanları aniden hatırlamak da...

•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•

Üç gün geçti. Youngjae'e hiçbir şekilde ulaşamadım. Doğru düzgün bir şey yemedim ve bir türlü uyuyamadım. Her neredeyse, onu bulamadım. Bir gerizekalı gibi iş yerine dahi baktım. Bambam'in dairesinin kapısını bile yumrukladım. Jinyoung'ın nerede oturduğunu bilmiyordum, bu yüzden Juin'i aradım ve adresi aldım. Fakat oraya vardığımda beni içeri almadı. Üç saat boyunca kapıda bekledim. Devamlı seslendim. Sanki aklımı yitirmiştim. Komşular, beni binadan çıkarıp polisi aramakla tehdit ettiklerinde Jinyoung nihayet dışarı çıktı.

"O nerde? Youngjae'i görmek istiyorum. Hemen!"

Jinyoung bana acıdığını gizlemeden baktı. Onu suçlayamazdım. Gözlerim kan çanağı, saçım dağınıktı ve üzerimden toprak ve kahve kokusu yayılıyordu. Beni ayakta tutan tek şey kafeindi ve bir kaç ağacı tekmeleyip ayakkabılarıma çamur bulaştırmıştım.

"Yapma artık Jaebum." dedi Jinyoung. Sesi, ifadesinden daha sertti. "Seni görmek istemiyor. "

Gözlerimi sıvazladım.
"Ha-hayır. O- o ne istediğini bilmiyor. Ya-yalan söylüyor. Yalan söylüyor. İyi değil. Sadece onu görmem gerek. "

Jinyoung sıkıntıyla iç çekti.

"Seni sahiden istemiyor olacağı aklına hiç gelmedi mi?"

Tokat yemiş gibi sarsıldım ve Jinyoung'ın gözlerine baktım. Ben bunu neden hiç düşünmemiştim. Youngjae'in kederden dolayı mantıksız düşündüğünü ve yalnızca bir şeyleri incitmek istediğini ve incinme potansiyeline uygun en yakındaki varlığın ben olduğumu bu yüzden benden ayrıldığını düşünüp durmuştum. Hatta onun şerefsizin teki olduğunu dahi düşünmüştüm. Ama beni gerçekten istemediğini düşünmemiştim. O an cehaletime katıla katıla gülesim geldi ama dilim tutulmuştu.

" Ben."

Jinyoung tekrar iç çekti ve konuşmak ona acı veriyormuş gibi zar zor dudaklarını araladı. Sanki yaranın üzerinde fazla kalmış olan bandı sökmek üzereymiş gibi, can yakıcı ama gerekli bir şekilde konuştu.

"Neden bencilce davranıyorsun?"

Öfkeyle haykırdım. "Bencilce mi davranıyorum?!"

Jinyoung'ın sesi yumuşadı.
"Annesi öldü Jaebum. Bir kaç gün önce, gözlerinin önünde-"

Kabaca lafını böldüm. Bana bunun dramasını yapamazdı. Felicia'nın ölümünü o değil ben izlemiştim.

"Biliyorum! ORADAYDIM!"

Jinyoung ensesini kaşıyıp, aynı sakin tonla devam etti.

Art Cherry' • 2jae *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin