• 16 •"Vous êtes mon inspiration."

582 58 152
                                    


• Jonas Brothers ~ Sucker •


Taksiyle, açık buz pateni alanına ulaşmamız yalnızca beş dakika sürdü. Üzerimde her zamanki yırtık siyah pantolonum, siyah tişörtüm ve siyah, fermuarlı deri ceketim vardı. Youngjae'e de benimle nerdeyse, aynı giyinmişti. Farklı olarak bordo bir tişört ve parmaksız bordo eldivenle, yine bordo, ince bir fuları vardı. Bordo rengi sarı saçlarını daha da parlatmıştı ve görüntüsü damarlarıma titreşimler yayıyordu. Mükemmel görünüyordu. Geniş buz pistinin kenarındaki, büyük ağacın altında Jackson'gili ve Jinyoung'la Bambam olduğunu düşündüğüm çocukları bulduk.
Youngjae koyu yeşil kazaklı, yakışıklı çocuğun üzerine atladı. Gülerek sarıldılar. O kadar mutlu olmuştu ki kıskanmaya fırsat bulamadım. Bambam'i, bizi bastığı geceden hatırlıyordum. Bana garip bir şekilde gülümseyerek elini uzattı.

" Ben Bambam."

Yüzüme bakarken, o geceyi düşündüğünden adım gibi emindim. Ben de gülümseyip elimi uzattım.

" Jaebum. Memnun oldum. "

" Ben de. "

Youngjae, Jinyoung'dan ayrılıp heyecanla konuştu.

" Jaebum, Jinyoung. " diye elleriyle bizi tanıştırdı.

Gülümseyip başımla selam verdim fakat Jinyoung elimi yakalayıp delici bakışlarını gözlerime dikti. Sesi oldukça samimi geliyordu ama gözlerinde, samimiyetten eser yoktu. Sanki içimde bir şeyler görmeye çalışıyor gibiydi. "Memnun oldum. Youngjae senden çok bahsetti." dedi.

Gülümsedim. " Öyle mi? "

Jinyoung başıyla onayladı ve belli belirsiz bir gülümseyişden sonra elimi bıraktı. Oldukça garip bir çocuktu. Jackson ve Mark'a sarıldım.

" Youngjae, Mark. " diye ben de onları tanıştırdım. Diğerleri çoktan tanışmışlardı.

" Ah Jackson'ın sevgilisi. " dedi Youngjae.

Mark'ın yanakları hafif bir kızıl rengini aldı ama onaylayıp, Youngjae'yle tokalaştı. Tanışma faslı bittiğinde, Jackson bağırmaya başladı. Her ortama anında uyum sağlıyordu.

" Hadi kayalım! Ne duruyoruz? "

Bambam, Youngjae'in kulağına doğru konuştu. " Bu çocuğu sevdim. "

Gülüştüler. Patenlerimizi giydikten sonra, sıra işin en korkunç kısmına gelmişti. Kayacaktık. Önce Jinyoung, bir kuğu gibi buza atılıp kaymaya başladı. Mark ve Jackson da onun peşinden mükemmel bir uyumla, el ele tutuşarak kaydılar. Bambam incecik bacaklarının üzerinde temkinli bir şekilde, yavaşça ilerliyordu. Anlaşılan pek iyi değildi. Bense, daha buza bile çıkamamıştım. Youngjae, piste çıkıp, bana ellerini uzatmıştı. İki elini de yakalayıp ilk adımımı atmamla, öyle bir kaydım ki neredeyse düşüyordum.

Youngjae kahkaha atmaya başladı. Sinirim bozulmuştu. " Hey gülmesene! "

Tek eliyle ağzını kapattı. " Tamam tamam. Ama iki ayağını birden atmalısın. " dedi.

Buradan kaçıp gitmek istiyordum ama dediğini yaptım ve sanırım bir mucize olmuştu. Buzun üzerinde düz durabilmiştim. Youngjae alkışlamaya başladı. Eğilerek selam verdim fakat yine düşecek gibi olunca, Youngjae beni hemen yakaladı ve sessizce kıkırdadı. Beni bırakınca, tekrar dengemi sağlayabildim.

" Zor kısmı bitti. Şimdi kayalım. " dedi.

Gergin bir şekilde onayladım. "Nasıl yapacağım? "

Art Cherry' • 2jae *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin