• 24 • " Je veux voir les étoiles ce soir."

473 36 90
                                        


• Isabel ~ Ralf Dieter Gscheidle •


Verandadaydık. Güneş tepedeydi fakat boğucu olmaktan çok uzaktı. Gökyüzünün serin turkuazı, limon şekeri ışıklarla aydınlıktı. Güneş okyanusa gün yakamozları döküyordu. Dalgalar art arda salınıyor, her biri bir öncekini okşayarak geri çekiliyor ve ardında beyaz tuzlu köpükcükler bırakıyordu. Suyun melodisine kuşlar eşlik ediyor ve Youngjae'in kaleminin hışırtısına karışıyorlardı. Ciğerlerimde hanımeli çiçekleri açmıştı.
Kitabımdan başımı kaldırıp Yongjae'e baktım. Sarı saçları alnında, ela gözleri beni çizdiği kağıttaydı. Onu gördüğüm ilk günkü gibiydi. Hâlâ öyle güzeldi, hâlâ yeniydi ve hâlâ ilkti. Dudaklarımda yer eden tebessümü gizlemedim. Bakışlarını tekrar bana çevirdiğinde, kiraz dudaklarının kenarları kıvrıldı.

" Bana neden öyle bakıyorsun? " dedi.

Tek kaşımı kaldırarak gülümsedim.

" Nasıl bakıyorum? " diye sordum.

Omuz silkip, defterine birkaç çizik daha attı.

" Bilmem. "

Gülüp tekrar sordum.

" Nasıl? "

Masadaki limonatasını alıp yudumladı ve gözlerini hafifçe kısarak mükemmel bir sırıtışla beni süzdü.

" Böyle. " dedi.

Kahkahayı basıverdim.

" Güzel bakıyormuşum. "

O da güldü.

Ekledim. " Yoksa rahatsız mı oluyorsun? "

Gözlerini devirerek, bir anda ayaklandı ve defterini masaya bıraktı.
Ani hareketlerine alışmıştım, onunla her saniye heyecan doluydu. Yanımda yalnızca nefes alması bile adrenalin salgılamama neden oluyordu. Elimi kavrayıp, beni sandalyemden kaldırdı. Soğuk yüzüğüyle ürperdim fakat narin elinin yoğun ısısında metal kayboldu.

" Nereye gidiyoruz? " diye sordum, o beni ardından sürüklerken.

" İçeri. " dedi.

Kıkırdadım. İçeri girdik ve bir kat merdivenlerden yukarı çıktık. Yatak odasını geçip, büyükçe bir odaya girdik. Odada tüm duvarları kaplayan  kitaplıklar ve fildişi renginde büyükçe bir piyano vardı. Youngjae elimi bırakıp gülümsedi. Kollarımı birleştirip sırtımı kapı pervazına dayadım.

Youngjae piyanonun önüne oturdu ve derin bir nefes aldı. Dikkatle onu izliyordum. İkimiz de gülümsüyor fakat konuşmuyorduk. Anlaşmak için kelimelere bile ihtiyacımız yoktu.

Parmakları tuşlara değdiği anda, ona tekrar aşık oldum. Yüzüklerle bezenmiş marifetli elleri, piyanoya müthiş bir şarkı söyletiyordu. Müzik her zerreme dokundu. O an parmak uçlarının altındaki piyano olmak istedim. Bedenimi bir enstrüman gibi kullanmasını. Gözlerini bir an olsun benden ayırmadı. Son tuşa bastığında, ruhumu teslim ettiğimden emindim. Fakat Youngaje konuşunca, hayatta olduğumu fark ettim.

" Güzel bakıyorsun. "

Güldüm. İlerleyip piyanonun yanına vardım. Keyifli gözlerle beni izledi. Ona tepeden bakarak başımı eğdim, o da boynunu yukarı kaldırarak bana bakıyordu. Yaklaşarak dudaklarına doğru fısıldadım.

" Sahiden. Yapamadığın bir şey var mı? "

Kıkırdadı.

" Henüz bilmiyorum. "

Art Cherry' • 2jae *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin