• 7 •"Bien sûr,Youngjae."

521 77 190
                                    


Caleb Belkin~I fall in love too easily

Kalbime arsızca hücum eden ve nabzımı hızlandıran kanı görmezden gelmeye çalışarak, heyecanla gülümsedim. Saçlarının bir kısmı, sağ gözünün üzerindeydi ve dağınıktı. Sol gözünün üzerine dökülen sarı tutamlar, ışıl ışıldı. Teni yine beyaz ve dudakları ise yeni olgunlaşmış kirazlar kadar kızıldı. Dürüst olmak gerekirse, tadını merak etmiştim.
Üzerindeki kıyafetten gözlerimi almak zordu. Siyah tişörtünün, bu sefer daha derin bir göğüs dekoltesi vardı fakat köprücük kemikleri örtülüydü. Altındaki sıradan kot pantolonla bile o kadar güzel görünüyordu ki...

Onu gözlerimle yemekten vazgeçip, ban uzattığı güzelim leylakları aldım ve " Merci. Çok naziksin. " dedim.

Kıkırdadı " Je vous en prie. " dedi.
                     ~ Rica ederim. ~

Kenara çekilip, içeri girmesi için elimle buyur ettim. Gülümsedi ve içeri girdi. Ah, Youngjae evimdeydi! Bir an için ne yapacağımı bilemedim. Ona sarılıp, hoş geldin desem olur muydu? Yoksa sadece elini mi sıkmalıydım? Kafamı sağa sola sallama isteğimi bastırıp, düşüncelerimden kurtuldum.

" Hoş geldin. " dedim ve istemsizce ona doğru eğildim.

O da ne yapacağını bilmiyor, gibi görünüyordu. Eğildi ama ikimiz de sarılmadan geri çekildik. Bu halimize, ikimiz de güldük.

" Kahvaltıyı balkona hazırladım, senin için sorun olur mu? " diye sordum.

" Hayır. " dedi ve gülümsedi.

Ben de ona sıcak bir gülümseme verdim.

Mutfağa doğru gittiğimde peşimden geldi. Elimdeki leylakların güzel kokusu, sarhoş ediciydi. Kafamı onlara gömüp, derin bir nefes almamak için kendimi dizginlemek gerekti. Erkenden solmalarını istemiyordum, bu yüzden onları koyacak bir şey aradım.

" Bunlara bir vazo lazım. " 
Ardından bıkkın bir şekilde ekledim. " Ve ne yazık ki vazom yok. " dedim.

Kıkırdadı. " Keşke, vazo da getirseydim. Ne kabayım. " dedi.

Ben de güldüm. " Şimdilik bu kabalığını görmezden geliyorum. Neyseki kavanozum var. " dedim.

Güzel bir kahkaha patlattı. Gülümseyerek, kavanoza leylakları koydum ve yarısına kadar su doldurdum. Arkamı döndüğümde, onu sandalyelerden birinde otururken gördüm. Rahat davranması hoşuma gitmişti. Gülümseyip, buz dolabına ulaştım.

" Limonata mı? Soğuk çay mı? " diye sordum.

Gülümseyerek " Limonata. " dedi.

Benim için fark etmezdi. Limonata sürahisini dolaptan çıkarırken, ona hafifçe bir bakış atıp, oyuncu bir şekilde konuştum. Onunla flört etmeden durmam, galiba imkansızdı.

Leylakları işaret ederek " Kendini beğenmiş bir pislik için fazla güzeller. " dedim.

Nefesini dışarı vererek, hafifçe güldü.

" Şakaydı. " dedi.

Bir tepsi çıkarıp, sürahiyi üzerine koydum.

" Ne şakaydı? " diye sordum.

Mutfak dolaplarından iki uzun cam bardak çıkarıp, onları da tepsiye yerleştirdim.

" Kibirli ya da kendini beğenmiş olduğunu düşünmüyorum, hele bir pislik olduğunu hiç düşünmüyorum. " dedi.

Arkamı dönüp, kıkırdadım. Elimle, alnımdaki teri silip atar gibi yaptım ve nefesimi dışarı verdim.

" İçim rahatladı. " dedim.

Art Cherry' • 2jae *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin