• 19 •"Ebrasse moi."

443 51 61
                                        

• Cigarettes After Sex ~ Apocalypse •

Onlarca insanın, daha şimdiden etrafını sardığı, devasa ve parlayan Versailles Sarayı'nın ihtişamıyla tutulan dilim, Youngjae'i güldürdü.

" Bu." dedim konuşmaya çalışarak. " Kesinlikle Eiffel'den daha güzel."

Bir kahkaha patlattı. " İçini görene kadar bekle. "

Giriş ücretlerimizi ödemiştik. Bahçeye girdiğimizde her şey o kadar düzenli ve mükemeldi ki çalılar dahi göz kamaştırıyordu.

Öyle çok şey vardı ki " Rehbere ihtiyacımız olacak. " dedim hayretle.

Öksürüp kendini işaret etti. Alaycı bir reverans yaparak, Fransız aksanını gizlemeden konuştu.

" Bonjour Monsieur Beau. Bugüğn rehberiğiz beğn olacağım. "

Püskürerek güldüm. Sırıtarak, devam etti. Artık normal konuşuyordu.

" Şu anda bahçesinde bulunduğunuz Versailles Sarayı, Fransız barok dönemin sonu ve klasik üslubun başlangıcına ait mükemmel bir mimaridir. " dedi hiç duraksamadan.

Çenem düşmesin diye dudaklarımı birbirine bastırdım. Elini yüzünün kenarına koyarak fısıldadı.

" Bu arada barok döneme bayılırım."

Güldüm. Caravaggio sevmesinden bunu anlayabiliyordum. Mükemmel zevkleri vardı.

" İçerisinde bulunduğunuz bahçe Le Notre'nin dizaynıyla, tabiata hakim olma arzusunu gerçekleştirmiştir. "

Hem ona hem de içerisinde bulduğum çevreye olan hayranlığım, kat kat artarken derin nefesler aldım.
Gerçekten de öyleydi, doğa ve mimari öyle iç içeydi ki birbirlerinden ayrı olduklarını düşünmek imkansızdı. Kenarlardaki altın heykellere baktım. Güneşin altında parlıyorlardı. Bütün saray, göğün en görkemli ışıklarına ev sahipliği ediyordu. Hattâ bazen onları yakalıyor, altından heykellere, mermerden sütunlara tutsak ediyordu. Böylece her şey ve her şey, kendiliğinden bir yıldıza, bir güneşe dönüşüyordu.

Nihayet içeri girdiğimizde, nefesim tam anlamıyla kesildi. Her şey o kadar parlak ve sanatsaldı ki oracığa bayılmak istedim.

Halimi fark eden Youngjae "Demiştim. " dedi.

Çantama uzanıp kameramı çıkardım ve hemen bir fotoğraf çektim. Youngjae kameramın önüne geçip şapşalca poz verdi. Manzaram tamamlanmış gibi hissetmiştim. Kıkırdayarak onu da çektim. İnsanlar bize bakıyordu ama umrumda değildi. Şu anda, bir şeyleri umursayamayacak kadar büyülenmiştim. Sarayı gezmeye başladık.

Youngjae büyük bir salona ulaştığımızda, altın işlemeli sütunlarla desteklenmiş bir balkonu işaret etti.

" Bütün saray, Güneş Kralı'nın odası etrafında düzenlenmiştir."

Göz alıcı dekordan ve muazzam tavan resminden gözlerimi alıp sordum.

" Güneş Kralı mı? "

Başıyla onayladı. " Hıı hıığ. 14. Louis kendine bu ismi verdi. Çünkü dokunduğu her şeye, ısı ve parıltı verdiğine inanıyordu. "

Bilgisine ve tutkusuna tekrar tekrar hayran kaldım.

" Yanılıyor sayılmaz."

Dudakları, bana katıldığını gösteren bir tebessümle kıvrıldı. Oracıktan, gülüşünü doğuran kiraz kenarlarından, öpmek istedim.

Gezmeye devam ettik. Aynalar Galerisine geldiğimizde, her şey o kadar parlaktı ki kör olacaktım. Her yer aynalar ve kristal avizelerle süslenmiş, altın işlemeli sütunların kenarlarında bütün bir yol boyunca uzanan altın melek figürlerinin taşıdığı kristal şamdanlar ve heykellerle kusursuzlaştırılmıştı. Uzun ve geniş camlardan, günün bütün berraklığı galeriye doluyordu. Sanki güneş buradan doğuyordu. O anda Youngjae'in tamamiyle buraya ait olduğunu fark ettim. Çünkü gözlerim ona kaydığında, bütün benliğiyle galerinin bir parçası oluvermişti. Gözleri avizelerdeki kristaller gibi parıldıyor, saçları altın işlemeler gibi ışıldıyor ve dudakları kadife perdeler gibi nefes kesiyordu. Bütünüyle bir sanat eseriydi. En narin fırça darbelerinden kopmuş ela gözleriyle, incecik beyaz bilekleriyle, her şeyiyle bir sanat eseri... Kontrolümden kurtulup onu yakınıma çektim. Gözleri ani haraketimle büyümüştü fakat daha sonra dudaklarıma baktı. Nefesinin yumuşak esintisini, tenimin her zerresinde hissettim. Ellerim belinde, onunkiler boynumdaydı. Kusursuz bir konumdaydık ve ben sarhoştum. Sanat ve o beni sarhoş etmişti. Onu öpmek dışında bir şey düşünemez oldum.

Art Cherry' • 2jae *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin