Cavidan'ın gel gitleri ilkbahara kadar sürdü. Bir umut verip bir umutsuzluğa sürüklemesi genç adamı mahvetti. Yemeden içmeden kesildi Ali, zayıfladı. Bitip tükenmek bilmiyordu bu garip tavırlar. Dayanmaya çalışıyordu ama ruhunun acısı vücuduna geçmişti artık. Cavidan bir de tekerlekli sandalyeden kurtulup koltuk değnekleri ile yürümeye başlayınca eskiden olduğu gibi genç kadına ulaşamaz oldu. Yakalayamıyordu onu, yetişemiyordu hızına.
Cavidan ise ilkbaharın gelişiyle babasına hamağını kurdurtmuştu. Masa her zamanki yerine yerleştirilmiş, sandalyeler dizilmiş, eskiden çitlerin açtığı boşluklara doldurulan toprakların olduğu yerler bile yeşillenmişti. Havanın güneşli olduğu bir pazar günü Cavidan babası ile amcasının bahçede çicek ekmelerini seyrediyordu. Renk renk çicek fidanları alınmıştı. Bir tarafta amcası bir tarafta babası konuşa konuşa işlerini görüyorlardı. Bir ara babası da dükkanı bırakmayı düşündüğünü söyledi. Birisine devredecekti komple marketi. O da dinlenmek istiyordu kardeşi gibi. Bu konu mevzu bahis olunca Cavidan üzüldü. Doğdu büyüdü hep o market vardı. Şimdi komple marketin başka birisine verilme ihtimali içini sızlatıyordu. Koltuk değneklerine tutunup ayağa kalktı. Zorla şerle attığı adımlarla hamağına yaklaştı. Hamağa oturup bacaklarını yukarıya çekti ve uzandı. Gökyüzünü seyretti bir süre.
Birkaç saat sonra hazırlanan çay ile birlikte herkes bahçeye toplandı. Cavidan hala hamağındaydı. Annesinin getirip verdiği kitabı okuyordu. Arada kitabın sayfalarından gözlerini alıp masaya, öylece durmuş düşünen Ali'ye bakıyordu.
"Çayın soğudu Alinazik. Kalk da yenile çayını istersen."
"Yenilerim Cavidan, merak etmene gerek yok beni."
"Ver oğlum yengene. Gülbeyaz oradan çay koysana Ali'ye." dedi Kemal Bey elindeki bardağa uzanırken. Ali bardağı amcasına verdi. Dalga geçercesine bakan genç kadının üzerinde gezdirdi bakışlarını. Cavidan'ın dudaklarını ısırıp kitabı yüzüne kapatması ile bakışlarını çekti. O sırada bahçe kapısından içeriye giren yaşlı bir kadınla adamı fark etti. Diğerleri de yaşlı çifti görünce ayağa kalktılar.
"Feride Teyze, Suat Amca... Hoşgeldiniz." Cavidan yattığı hamakta doğrulmaya çalıştı gelenleri görmek için. Tanıyamadı onları.
"Hoşbulduk Ali oğlum. Rahatsız olmayın lütfen. Bir haftalığına İstanbul'dan geldik R.'ye. Dağ köylerine çıktık da dönerken bir size de uğrayalım dedik hanımla. Nasılsınız?" diyerek ilk önce Hamit Bey'in ve Kemal Bey'in ve ardından da Ali'nin elini sıktı yaşlı adam. O sırada yaşlı kadın ile babaannesi, yengesi ve annesiyle selamlaştı. Yaşlı çift masaya davet edildi. Ortam bir anda hareketlendi. Masa toplanmaya başlandı. Yeniden bir çay yapılacağını anladı Cavidan. Hamaktan oturduğu gibi zorla kalkmaya çalışırken yaşlı kadın onu fark etti.
"Hanım kızım sen Cavidan mısın yoksa?" Cavidan durdu. Şanı yürüyüp gitmişti demek. Evet anlamında başını salladı.
"Benim teyzecim. Hoşgeldiniz. Kusura bakmayın ayağa kalkamadım ama..."
"Otur kızım, rahatsız olma. Geçmiş olsun." dedi yaşlı adam ama Cavidan dinlemedi. Ayağa kalktı. Değnekleriyle beraber masanın yanına geldi, Ali ayağa kalkıp kendisine sandalye çekerken genç kadın teşekkür edip oturdu.
"Cavidan, Feride Teyze ve Suat Amca ile iki yıl önce tanıştık. Almanya'da yaşıyorlarmış. Ardından Türkiye'ye kesin dönüş yapmışlar. İstanbul'da yaşıyor ama oturduğum ev kendilerine ait. Onların kiracısıyım yani." dedi Ali. Cavidan gülümsedi genç adamın sözlerinin ardından.
"Memnun oldum tanıştığıma bu arada. Ben de zaten biliyorsunuz Cavidan. Ali'nin kuzeniyim." dedi. Ali derin bir nefes alıp verdi o öyle söyleyince. Pamuk Hanım gözlerini kısıp Cavidan'a, ardından da Ali'ye baktı. Mahvetmişti koskoca adamı geldiğinden beri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZİM KÖYÜN DELİSİ (Tamamlandı)
RomantikHer köyün bir delisi vardır... Bir deli kızın hikayesi... Cavidan ufacık bir köyde ailesi ile yaşayan genç bir kadındır. Yaşadıkları köyde aynı bahçe içinde kendi evlerinden başka babaannesinin ve amcasının evi de vardır. Bu üç ailenin yedikleri iç...