"Cavidan düşeceksin. İn artık!"
"Sus sen Asude! Bana bir şey olmaz."
"Olacak ama..." demeye kalmadan bir çatırtı, ardından da bir çığlık sesi duyuldu. Daha ne oluyor anlamadan Asude'nin gözleri önünde kiraz ağacının dallarına çarpa çarpa ağacın altındaki dikenlerin arasına düşen Cavidan'nın yanına koştu genç kadın. Dikenlerin içine giremeyince endişe ile seslendi.
"Cavidan iyi misin? Ses ver!"
"Asude şurdan çıkayım senin o şom ağzını yırtacağım." diyerek ayağa kalkmaya çalıştı Cavidan. Her yerine deve dikenleri batmıştı ve kalçası ağrıyordu. Kalçasını ovuşturup ayağa kalktı, kendisine şaşkın bir yüz ifadesi ile bakan Asude'ye döndü. Korkmuştu genç kadın. Cavidan birden tüm sinirini unutup onun bu haline güldü kahkaha atarak. Dikenlerin arasından sanki hiçbir şey olmamış gibi geçerek Asude'nin yanına vardı genç kadın. Sağına soluna baktı. Kolları, bacakları ve muhtemelen acısına bakılırsa yüzü gözü çizilmişti ama alışkındı o bunlara.
"Cavidan ne dedim ben? Bak gördün mü? Düştün yine. Annene ne diyeceksin şimdi? Yirmi üçüne geldi, koskoca kızlar milletin bahçesinden kiraz çalıyor, diyecekler bize." Cavidan omzunu silkti. O böyle sözleri umursamazdı ki. Vız gelir tırıs giderdi milletin sözü. Ne vardı sanki? Dünyaya bir kere geliyordu. Gönlünce yaşayamayacaksa yaşamanın anlamı olmazdı onun için.
"Sen yine bir kenarda durup beni uyardın kibarcık. Aman ağaca çıkarsan bir yerin incinir." diyerek koluna batan bir dikeni tutup çekti, acıyla yüzünü buruşturdu. O sırada neredeyse kalçasına kadar yırtılmış olan elbisesinin halini görünce derin bir nefes aldı. Ağaçtan düşmek neyse de bu hiç iyi olmamıştı. Daha geçen gün babası ilçedeyken beğenip almıştı kızına ama şimdi ne hale gelmişti. Hem böyle eve nasıl giderdi?
"Elbisem yırtılmış Asude. Hem de popoma kadar... Kıçı çıplak diye lakap takarlar bana köyün içinden böyle geçmeye kalkışırsam."
"Dur sana hırkamı vereyim de arkana bağla. Şu haline bak Cavidan. Her yerin yara bere içinde. Değdi mi şimdi? Bir günün de vukuatsız geçsin be arkadaşım!"
"Alamadım ki bir şey daha. Bak ne güzel duruyor kirazlar. Kırmızı kırmızı! Of, canım çekti!"
"Abimi ararız, akşam gelirken alır sana kiraz. Hadi, bırak! İlla bir yerin mi kırılsın?" Cavidan, Asude'nin sözleri ile gözlerini devirdi. Onun o gıcık, kendini beğenmiş, kibarcıktan bozma abisinden kendisine kiraz isteyeceğine ölürdü daha iyiydi. Kırk yıl başına kakardı hem o aldığı kirazları. Ağaca baktı, kalçasının sızısıyla içini çekip kirazdan daha kırmızı, küçük dudaklarını büzdü sıkıntıyla.
"Ama benim istediğimi söyleme. Kendine istemiş gibi yap... Hem sen de istiyorsun değil mi? Ben toplasaydım sen de yiyecektin o kirazlardan." diyerek genç kadının gözlerinin içine baktı Cavidan. Asude güldü, hırkasını çıkartıp Cavidan'a uzattı.
"Ben kiraz sevmem Cavidan. Abim de bunu biliyor. Ama annem istedi filan derim merak etme. Hadi, gidelim artık."
Köye doğru yürüdüler köyün dışındaki meyveliklerden yola çıkarak. Hala kalçası ağrıyan Cavidan yürümekte zorluk çekse de Asude üzülmesin diye bir şey çaktırmamaya çalışıyordu. Yürüye yürüye köy meydanına vardıklarında cami önünde toplaşan birkaç genç adamın kendilerine doğru baktığını fark etti Cavidan. Başını eğip hızla uzaklaşmak isteyen Asude'ye rağmen inadına başını kaldırıp hayırdır dercesine başını salladı genç adamlara. İçlerinden gülüşenler, cami bahçesinin duvarının üzerinde oturmuş sakallarını sıvazlayan Kenan'ı dürtenler oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZİM KÖYÜN DELİSİ (Tamamlandı)
RomansHer köyün bir delisi vardır... Bir deli kızın hikayesi... Cavidan ufacık bir köyde ailesi ile yaşayan genç bir kadındır. Yaşadıkları köyde aynı bahçe içinde kendi evlerinden başka babaannesinin ve amcasının evi de vardır. Bu üç ailenin yedikleri iç...