"Hadi geç kalacağız Ali. Niye bu kadar uğraşıyorsun ki ben anlamıyorum. Havalimanına gidiyoruz, gören de düğüne gidiyoruz sanır." diyerek kapının önündeki valizin üzerine oturdu Cavidan ve otel odalarındaki banyonun kapısından içeride saçlarını düzelten genç adama baktı. Bu işte bir terslik vardı, hem de fena bir terslik. Gözleri kısıldı, gülümsedi genç kadın.
"Eskiden sana ne diyordum ben Alinazik?"
"Ne diyordun Cavidan? Alinazik, gıcık, kız gibi..." Cavidan parmağını şıklattı buldum dercesine.
"Dur! Tam üstüne bastın. Kız gibi... Genel bir yargı var ya kadınlar hep geç hazırlanır erkekler onları bekler diye. Bizde bu da ters farkında mısın? Ben seni hep bekliyorum. Baksana hop kalkıp hop hazırlandım! Ya sen? Sen bir saçla bile dakikalarca uğraşıyorsun. Halbuki erkeksin, saçın kısa... Ben aynaya bile bakmazdım erkek olsam."
"Şimdi de bakmıyorsun aynaya Cavidan. Bakıyor musun? Ben seni hiç aynaya bakarken görmedim." diyerek aynanın önünden ayrılıp banyodan çıktı genç adam. Sorusuna cevap arar gibi bakıyordu genç kadına. Cavidan güldü, arkasındaki diğer bavula yaslandı.
"Niye aynaya bakayım canım? Ben güzelim, güzel olduğumu biliyorum. Şimdi aynaya bakarsam egomu tatmin etmeye çalışıyormuş gibi görünürüm. Haksız mıyım? Egolu bir karın mı olsun istiyorsun? Söyle, bunu mu istiyorsun?"
"Ben çirkin miyim şimdi? Çirkinler mi sadece aynaya bakar, bunu mu söylemek istiyorsun?"
"Sen erkek güzelisin. Hem erkeğin çirkini makbuldür derler. Senin neren makbül? Yani seni sevdiğime ve hatta seni kabul ettiğime şükretmen gerekiyor. Çirkin birini bulaydım iyiydi."
"Övdün mü sövdün mü, anlamadım."
"Ben seni övemem Alinazik, benden böyle şeyler bekleme. Kötü bir şeyler derim, sen iyi mi anlarsın yoksa kötü mü orasını bilemeyeceğim."
"İyi anlıyorum. Sen sevdiğinden böyle yapıyorsun çünkü. Sevdiğin için benimle uğraşıyorsun, keyif alıyorsun bundan. Öğrendim artık. Eskiden olsa kara yaslara bürünürdüm, ama şimdi mutlu oluyorum."
"Olma mutlu filan. Seviyormuşum. Hiç de bile! Bana bak, bana böyle sözler etme yoksa bırakır giderim seni. Sen de benimle uğraş, laf at filan... Canım sıkılsın istemiyorum, daha kaç kere diyeceğim bunu?" Ali duvara yaslandı. Cavidan'ın şu huyunu sevip sevmediğine karar veremiyordu. Bazen kendisine kötü bir laf edince üzülüyordu ama canı sıkıldığı için kendine takıldığını da biliyordu. Cavidan bünyesini epey zorluyordu. Adam akıllı ağzından bir "Seni Seviyorum." sözünü duymak imkansızdı. Söylese bile insanın burnundan getiriyordu söyleyene kadar.
"Seni sevmiyorum Cavidan." Cavidan güldü. Biliyordu Ali'nin kendisini sevdiğini ya içi rahattı.
"Ben de seni sevmiyorum Ali. Ama Alinazik'i seviyorum, biliyorsun değil mi?"
"Sev tabi. Sana selamı var. Az önce karşı karşıyaydım kendisiyle. Sana aşkından bahsediyordu bana. Çok seviyormuş seni de işte yaramaz diyor senden dolayı. Durmuyormuşsun bir yerinde, kocanı da üzüyormuşsun arada. Yapmasın dedi. Sevdiğini dile getirmek önemliymiş. Beni de sevsin ama asıl kocasını sevsin diyor. Güzel tavsiyeler verdi yani, bence sen bir kulak ver Alinazik'e."
"Ooo, bakıyorum da Alinazik ile aranızı iyi tutuyorsunuz. Vay be!" Ayağa kalktı genç kadın, Ali'nin kahkahaları eşliğinde. Bavullardan birinin kulpundan tutup çekti kapıya doğru.
"Ee, süslenmeniz bittiyse Ali Bey gidelim mi? Kime süsleniyorsan artık..." Cavidan'daki dalga geçme gülüşü Ali'ye intikal etti. Aynı Cavidan gibi güldü genç adam karşılık olarak. Umursamaz bir tavırla diğer bavulu da o alıp sürüyerek, kapıyı açıp dışarı çıkan Cavidan'ın ardından yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZİM KÖYÜN DELİSİ (Tamamlandı)
RomantizmHer köyün bir delisi vardır... Bir deli kızın hikayesi... Cavidan ufacık bir köyde ailesi ile yaşayan genç bir kadındır. Yaşadıkları köyde aynı bahçe içinde kendi evlerinden başka babaannesinin ve amcasının evi de vardır. Bu üç ailenin yedikleri iç...