22.

5.9K 534 57
                                    

   

Merhaba arkadaşlar. Öncelikle herkesin bayramını kutlarım. Hayırlı bayramlar.❤❤

Bir anda ortalıktan kayboldum farkındayım. Zaten arada bir bozulan telefonum merdivenlerden düşerek kırıldı ve tamamen beni yarı yolda bıraktı. Yasaklardan ötürü telefon almak için imkan bulamadım. Bilgisayarı da şu sıralar kardeşim derslerinden ötürü bırakmadığı için yeni bölüm yazmaya bir türlü doğru düzgün fırsatım olmadı. Neyse sonunda bugün bilgisayarı ele geçirebildim ve bölümümü tamamladım. Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar.💕💕

  Cavidan üzüntüden bayıldı bayılacaktı neredeyse. Ali buraya o kız için geldiyse Cavidan yaşayamazdı. Sırf köyden İstanbul'a taşınmasın diye kırk tane oyun çevirmeyi göze almışken şimdi bu beklenmedik durum onu perişan etmişti. Saatler geçtikçe genç kadın iyice geriliyordu. Yok muydu Ali'yi engelleyecek bir şey? Tufan kopabilirdi, savaş çıkabilirdi mesela... Hiç olmadı şu Galata'nın sırasında beklerlerken silahlı bir çatışma çıkabilir, Cavidan da çatışma esnasında vurulabilirdi. Belki o zaman Ali önemserdi kendisini. Önemser miydi yoksa vurulduktan sonra ölmesi için dua mı ederdi? Ederdi, ederdi. Hem de içten dua ederdi. Kaşlarını çatıp yanında düşünceli düşünceli etrafı seyreden Ali'ye döndü. 

"Seni hiç mi hiç sevmiyorum. Nereden çıktın yine sen? Köyde niye oturmadın da buralara kadar geldin?" genç adamın yüzündeki dalgınlık emareleri kaybolurken içini çekti sıkıntıyla. İkide bir Cavidan'ın kendisini sevmediğini dile getirmesi feci derecede yüreğini acıtıyordu. Milyonlarca iğne aynı anda kalbine saplanıyormuş da hepsi ayrı ayrı sızı bırakıyormuş gibi hissediyordu.

"Ben de seni sevmiyorum."

"Ona ne şüphe! Ah, Alinazik! Demek Kardelen için buralara geldin. Demek köydeki sevdiceğini, Suzan'ı aldatıyorsun, kandırıyorsun zavallı kızı. Siz erkekler yok musunuz? İstemem yan cebime koy hesabı yaptın değil mi?" genç adam bu sefer şaşkınlıkla gözlerini açtı Cavidan'ın asılsız suçlamaları karşısında. Cavidan kendisini böyle suçlama cesaretini nereden alıyordu, anlamıyordu Ali. Bazen Cavidan öyle saçma tavırlara bürünüyordu ki genç kadını anlamak mümkün olmuyordu. Nasıl mümkün olsundu ki? Derdi başı Ali mutsuz olsun olan Cavidan kendisine doğru öfkeyle bakarken şaşkınlıkla açılan gözlerini bu sefer kıstı genç adam. Anlamaya çalıştı Cavidan'ı. Suzan'ı mı düşünüyordu yoksa planları suya düştü diye mi sinirleniyor? Başka bir şey vardı sanki bunlardan farklı olarak. 

"Beni neyle suçladığının farkında mısın? Senin benimle bir derdin var ama ne olduğunu bilmiyorum." genç kadın yutkundu, bakışlarını kaçırdı. Vardı bir derdi elbet, vardı da bunu açık bir seçik bir şekilde Ali'ye itiraf edecek değildi ya. 

"Suzan'ı düşünüyorum."

"Suzan'ı düşünmüyorsun."

"Suzan ile aranda bir şeyler olsun diye o kadar uğraştım ki bütün uğraşlarım boşa gitti." Ali ilerleyen sırada Cavidan'ı sırtından hafifçe iterek ilerlettiği sırada haklı olmanın verdiği bir gururla gülümsedi.

"Yalan söylüyorsun. Ne Suzan'ı ne de uğraşlarını önemsiyorsun... Hadi doğruyu söyle, mutsuz olmamı istiyorsun ve Kardelen ile mutlu olmam ihtimali seni korkutuyor." 

"Hiçte bile! Tamam insanların ani mutsuzluklarından keyif alabiliyor olabilirim fakat bir insanın ömür boyu mutsuz olması beni eğlendirmez! Cani miyim ben? Beni öyle mi görüyorsun? Sana çok kötülük etmiş olabilirim fakat ben kötü biri değilim. Asıl kötü sensin! Genç bir kıza sürekli çirkin diyerek kalbini sen kırmıyor musun Alinazik? Sen kırıyorsun! Bir gün olsun en azından kalbim kırılmasın diye bana güzelsin demedin! Bile bile kalbimi kırmaktan öyle bir zevk alıyorsun ki resmen bana çirkin derken gözlerinin içi parlıyor!"

BİZİM KÖYÜN DELİSİ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin