52.

3.9K 373 20
                                    

Kasım gibiydi. Cavidan'ın aylar sonra alçıları çıkarıldı ama yürüyemiyordu, uzun bir süre fizik tedavi alması gerektiğini söyledi doktorlar. Fizik tedaviye her gün gidip gelmeye başladı. Babası, amcası ve Ali arasında günleri paylaştılar. Her gün biri onu hastaneye götürecekti. Cavidan en çok Ali'nin olduğu günleri bekler oldu bir süre sonra. Kendine yaklaştırmıyordu ama eskisi gibi onunla dalga geçmek hoşuna gidiyordu. Ali de pek memnundu halinden, ne de olsa Cavidan her ne kadar kendisini uzak tutmaya çalışsa da onun hayat arkadaşı olacaktı.

Bir gün babası onu fizik tedaviye götürdü. Bacaklarına, omzuna ve el bileğine elektrotları yapıştıran hemşire elektrotların üstüne sıcak havlu getirip yerleştirdi. Cavidan uzandığı sedyede elektrotların bağlandığı yerlerdeki kasılmaları ve istemsizce parmaklarının oynadığını hissedebiliyordu. Bir süre sonra karşı sedyedeki yere yaşlı bir kadın oturttular. Birkaç kere buraya geldiğinde görmüştü bu kadını. Parkinson hastası olduğunu biliyordu en azından. Kadın gülümseyerek karşısına oturdu, hemşire aynı şekilde ona da işlemlerini uygulayıp gitti. Bir süre öylece sessizce beklediler.

"Seni her geldiğimde görüyorum kızım. Neyin var? Trafik kazası mı?" Cavidan aniden sorulan soruyla duraksadı. Hayır anlamında başını salladı.

"Uçurumdan düştüm. Kırık iki bacak, bir kol ve köprücük kemiği kaldı geriye. Kireç tutunca eklemlerim fizik tedaviye geldim. Siz?" Biliyor olmasına rağmen sordu. Insanlardan bazen onlar hakkında bildiklerini saklama huyu edinmişti.

"Parkinson başlangıcı. Doktorum fizik tedavi önerdi. Bakalım, engellemiyormuş gelişmesini ama en azından yavaşlatıyormuş. İnsan korkuyor hareketlerini kontrol altına alamamaktan. Bir de tek başına yaşayan yaşlı bir kadınım. Parkinson ciddi bir hastalık, hareketlerini kontrol edemeyecek hale gelince tek başıma ne yaparım bilmiyorum." Cavidan üzüldü, gözlerini tavana dikti. Şu son birkaç aydır tavalarla fazla haşır neşirdi. İnsan üzülünce neden bir tavana bir de yere bakardı ki?

"Haklısın teyze. İnsan korkar, ben de bazen korkuyorum."

"Sen iyileşirsin inşallah kızım. Güçlü kuvvetli bir kıza benziyorsun. Seni de gözüm bir yerden ısıyor ama." Köyde yaşıyordu besbelli. İlçede yaşasa mutlaka tanırdı Cavidan'ı.

"Belediye başkanıyım buranın." Yaşlı kadın kaşlarını havaya kaldırdı şaşlıklıkla. Eliyle açılan ağzını kapattı. Belediye başkanı olduğuna değil, besbelli olayları duyduğundan şaşırmıştı. Bir süre dalgın bir şekilde yere baktı, sonra dönüp tekrar Cavidan'a baktı.

"Geçmiş olsun kızım, başına gelenleri duyduk, üzüldük."

"Sağol teyzecim." Kadın bir şey soracak oldu ama vazgeçti ardından. Cavidan onun her hareketini izliyordu. Bir yarası vardı sanki. Yüzündeki mimiklerin hareketinden fark edebiliyordu bunu. Acı denen şey hemen kendini belli ederdi ister istemez.

"Bir şey mi oldu teyze?" Kadın içini çekti, sustu. Cavidan da daha sormadı. Anlatmak istese anlatır diye düşündü.

"Korkuttun mu kızım?" Ufak bir şaşkınlık yarattı bu soru genç kadında. Kaşları çatıldı. Korkmuştu tabi. İnsan korkmaz mıydı hiç böyle bir şeyden? Hala da korkuyordu. Kenan ölüp gitmişti ama yine de en ufak bir çıt sesi duysa yüreği ağzına geliyordu. İnanamıyordu onun öldüğüne. Bazen tekrar geri geleceğinden korkuyordu.

"Korktum." Kadın başını salladı, hüznü arttıkça arttı sanki genç kadının gözlerinin önünde.

"Benim kızım da korkmuştur. O da senin gibiydi. Gencecikti. Ona da kocası kıydı. O gün bugündür düşünürüm, ne hissetti diye. Hiç aklımdan çıkmaz." Biliyordu bir yarasının olduğunu ama bunu beklemiyordu Cavidan. Huzursuzlandı. Alanda dardı zaten. Kolunda ve bacaklarında sıcak havlular. Daralmıştı. Her gün buna benzer şeylerin olması katlanılır şey değildi. Dünyanın çivisi çıkmıştı sanki. İnsanların Cahiliye Devri'ne döndüklerine inanmaya başlamıştı git gide. Ülkeler, teknoloji ve sözde medeniyet gelişiyordu ama kadın her zaman aynı yere konumlandırılıyordu sanki. Hatta daha aşağısına... Sebebini soracak oldu, vazgeçti. Öldürmenin sebebi mi olurdu? Olmazdı. Sokakta yürümeye korkar olmuştu kadınlar. Evlerinde uyumaya, erkeklere güvenmeye, birini sevmeye, çocuk doğurmaya... Babası, sevdiği adam, oğul... Bu kadınlar hangi birinden şiddet görmemişti ki?

BİZİM KÖYÜN DELİSİ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin