16.

6.2K 482 20
                                    

Hale, sabah erkenden kalkıp evi de ayağa kaldırmıştı. Bir telaşla kahvaltı hazırlanmış, Hale'nin eksikleri bavuluna yerleştirilmiş, arkadaşları tek tek aranıp kontrol edilmişti. Cavidan az uyumanın verdiği sersemlikle o koltuktan o koltuğa yapışıyor, bir iki dakika da olsa gözlerini dinlendirmeye çalışıyordu. Gecenin yol yorgunluğu olmasa şimdi heyecandan havalara uçardı herhalde ama uykusuzluktan bitap düşmüştü.

Toplanma yerine vardıklarında Hale'nin tüm arkadaşları kendilerini bekliyordı. Serpil, Canan, Barış ve Demir... Bir de tanımadığı birisi vardı yanlarında. Kim olduğunu bilmiyordu, daha önce hiç görmemişti kendisini. Tabiki üç sene boyunca değişen bir sürü şey olduğu gibi arkadaş gruplarına yeni birisini daha almışlardı demek. Cavidan hepsiyle tek tek sarıldı, yeni arkadaşları ile tanıştı. Erhan...

"Ya Cavidan görmeyeli ne kadar büyümüşsün... En son şu kadarcık bir çocuktun." diyerek güldü Demir. Cavidan'dan daha delisi varsa bu dünyada o da Demir'di herhalde.

"Sen de büyümüşsün Demir. Yaşın benden büyük olabilir ama lisedeyken benden kısaydın..."

"Ama şimdi uzunum. Hem de baya uzunum. Yanımda ufacık kalıyorsun be Cavidan!" Cavidan başını iki yana sallayıp gülümsedi. Işi vardı yol boyunca... Hatta bir ay boyunca... Ne yapacaktı bu deliyle?

"Deli deliyi görünce sopasını saklarmış. Rahatız arkadaşlar!" diyerek minibüse doğru yürüyen Barış'ın sözleri ile herkes güldü kahkaha atarak. Demir kolunu Cavidan'ın boynuna sarıp arabaya doğru çekiştirdi.

"Ee diğer delimizi de bulduğumuza göre yola çıkalım."

"Adımız çıkmış dokuza, inmez sekize Demir!"

"Sorma Cavidan. Ama bu dünyada akıllı olursan kafayı yersin, deli olursan yaşarsın. Biz yaşıyoruz, fena mı?"

"Yaşıyorum doğru ama yaşıyorum sadece. Fotosentez yapan bir ottan farkım yok ki... Köyümde, diğer otlarla birlikte duruyorum. Size imrendim vallahi. Ne güzel, kafanız estiğinde istediğiniz yere gidiyorsunuz..." Demir arkasını dönüp Hale'ye baktı şaşkınlıkla. Bu Cavidan o eski Cavidan mıydı yoksa gamlı baykuş muydu?

"Ne olmuş buna böyle?"

"Ne olmuş ki? Cavidan işte." diyerek araya girdi Canan elindeki poşeti bir o yana bir bu yana sallayarak.

"Görmüyor musunuz? Felsefeye sarmış."

"Hay, ben sizin felsefe anlayaşınızın içine tüküreyim! O nasıl bir felsefe yapmaktır arkadaş? Kimdi felsefenin kurucusu, kimdi? Aman hatırlayamadım ama şu an kemiklerinin sızlandığına yemin edebilirim." diyerek arabaya bindi Serpil. Geçip en arkaya oturdu ve ayaklarını boylu boyunca koltuğa uzattı. Demir de onu görür görmez Cavidan'ı bırakıp minibüsün içine atlayarak Serpil'in ayaklarından tutup çekiştirdi.

"Olmaz! Arkası benim. Konuşmuştuk ya hani! Niye hainlik yapıyorsun?"

"Ben söz vermedim ki. Sen arkaya ben otururum dedin ben bakarız diyerek geçiştirdim. Hadi başka kapıya."

Demir ve Serpil arka koltuk davası görürlerken Cavidan onların önündeki yere oturdu ve başını geriye yaslayarak gözlerini kapattı. Uyumalıydı biraz. Dün gece yerini yadırgayınca tüm gece yatakta bir sağa bir sola dönüp durmuştu. Demir ve Serpil'in sesleri bile onu rahatsız edemezdi artık.

Gözlerini tekrar açtığında genç kadın aracın durmuş olduğunu ve kimsenin içeride olmadığını fark etti. Kollarını iki yana açarak gerinip camdan dışarıya baktı. Yol kenarında bir ağacın altında oturmuş sigara içiyorlardı altı arkadaş da. Cavidan derin bir nefes alıp vererek oturduğu yerden kalktı ve minibüsün kapısını açıp dışarıya çıktı. Bacakları uyuşmuştu, ilk birini sonra diğerini öne doğru uzatarak salladı. Sonra minibüsün etrafını dolanıp onların yanına doğru yürüdü.

BİZİM KÖYÜN DELİSİ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin