Akşam Semiha'nın amcası Dursun Bey ile birlikte yemeğe oturdular. Neşeli bir adamdı, kızları ve oğluna düşkündü. Ömer'i bir saniye bile kucağından indirmeyişinden anlayabiliyordu Cavidan bunu.
"Ali'yi takdir ettim vallahi. Normalde gençler küçük yerlerde yaşamayı pek istemezler. Büyük şehirler, önemli işler ilgilerini çeker. Ama sen kendi doğup büyüdüğün yerden ayrılmak yerine, orada kendine bir düzen kurmuşsun. Cavidan'ı bir iki kere gördüm. Memleketine olan düşkünlüğünü konuşmalarından anlayabiliyordum ama sen neden başka bir yere gitmek istemedin. İyi bir üniversitede, iyi bir dereceyle mezun olmuşsun. Belliki çalışkan da bir adamsın."
"Aslına bakarsanız doğru söylüyorsunuz, mantıken benim için büyük bir şehir daha iyiydi para ve iş tecrübesi bakımından. Bizim oralar da küçük yerlerdir, genelde miras üzerine davalar olur. Bu biraz ilk başlarda insanın canını sıkmıyor değil ama bir yerden sonra alışıyorsun. Ailem ve Cavidan için kaldım, sonra mutlu olduğumu fark ettim orada ve gitme düşüncesini kafamdan silip attım."
"Kuzenmişsiniz..."
"Öyle." dedi Ali, Dursun Bey'in sözü üzerine. Cavidan yemeğini yiyordu ama bir kulağı da konuşmadaydı.
"Cavidan da belediye başkanı... Cavidan'dan böyle ciddi bir işin içine gireceğini beklemezdim. Ciddiyeti pek sevmezdi." dedi Semiha. Yani haklıydı da. Cavidan ciddiyeti sevmezdi. Şaka, şımarıklık onun en iyi bildiği şeylerdi.
"Hukuk da ciddi bir bölüm..." diyerek araya girdi Gülcihan Hanım. Cavidan, Ali yüzünden kaçıp gitmeseydi hukuk okur muydu bilmiyordu. Tek bildiği şey Ali'nin altında kalmayacak bir mesleğe sahip olmaktı. Tek gayesi bu olmuştu sınavlara çalışırken ve aklından tek geçen hukuktu. Belki hukuk okuduktan sonra Hakimlik ve Savcılık Sınavı'na girmek için uğraşabilirdi ama daha fazla yaşayamadı başka bir şehirde. Okulunun bitmesi için gün sayar olmuştu son zamanlarda.
"Aklımda yoktu aslına bakarsanız. Öylesine yazdım. Aslında sayısal çıkışlıyım ben ama eşit ağırlıktan sınava girmek istedim. Bilmiyorum, yerine göre ciddiyim aslına bakarsanız. Sadece Semiha bunu daha görmedi."
"Gerçekten yerine göre ciddi bir insan Cavidan. Ben de bunu yıllar sonra o belediye başkanı olunca anladım. Çocukluğumdan beri Cavidan ile aynı masada yemek yedik, aynı bahçenin içinde vakit geçirdik fakat ben hala onun bazı şeylerini daha yeni yeni keşfediyorum." Cavidan'ın gülümseyişi yüzüne yayıldı Ali öyle söyleyince. Daha bilmediği neler vardı bilmiyordu Ali. Ama gösterecekti. Cavidan'a boşa da deli demiyorlardı hani. Bazen sağı solu belli olmaz, bazen saçma sapan şeyler yapardı kimsenin akıl sır erdiremediği.
"Bu arada çocuklar lafınızı kesiyorum ama yarın ilk işiniz balonlara binmek olsun. Gün doğarken Kapadokya muhteşem oluyor inanın bana." dedi Süleyman Bey.
"Dede daha ilk günden yormayalım misafirlerimizi. Balona binmek için sabaha karşı kalkmak gerekiyor. Yorgunsunuz siz, ertesi gün binsek fena olmaz bence." dedi Semiha.
"Yo, bizim için sorun olmaz. Yarın da binebiliriz balona. Zaten uçakla geldik, yorgunluğumuz filan da öyle yok. Eğer tabi sen de müsait olursan Semiha bizim için uygun."
"Olur o zaman. Ben zaten burada kaldığınız müddetçe tüm günlerimi size ayırdım. Gezer tozarız biraz."
Akşam yemeğinden sonra terasa çıkıldı ve Kapadokya'nın ışıklı manzarasına karşı kahveler içildi. Biraz işten, biraz da havadan sudan muhabbet edildi. İlk önce Süleyman Bey ile Fatma Hanım, ardından da Dursun Bey ile Gülcihan Hanım yanlarından ayrıldı. Terasta sadece üçü kalmıştı. Bir sessizlik oldu ilk önce. Üçü de kendilerini gecenin karanlığında düşüncelere kaptırmışlardı. Sonra Cavidan fırsat bu fırsat diyerek konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZİM KÖYÜN DELİSİ (Tamamlandı)
RomanceHer köyün bir delisi vardır... Bir deli kızın hikayesi... Cavidan ufacık bir köyde ailesi ile yaşayan genç bir kadındır. Yaşadıkları köyde aynı bahçe içinde kendi evlerinden başka babaannesinin ve amcasının evi de vardır. Bu üç ailenin yedikleri iç...