24.Bölüm - HOR GÖRÜLEN ÇOCUKLUK / SEZON FİNALİ

2.1K 162 70
                                    

Hiçbir açıklama yapmadan direkt bölüme geçelim. Bölüm sonunda konuşalım meleklerim💙

Bölüm şarkıları;
Çağan Şengül & Sezgin Alkan - Sensiz
Cevdet Bağca - Al ömrümü
Feridun Düzağaç - Beni bırakma
Sezen Aksu - Kurşuni renkler

"Anne ve babası tarafından hor görülen çocuklar, herkes tarafından hor görülür."

24.Bölüm - HOR GÖRÜLEN ÇOCUKLUK / SEZON FİNALİ

Avuçlarımın arasına tükenmişliğimi sığdırdım. Kendimi sadece yorgun hissediyorum. Arat ile beraber çok güzel bir gün geçirmiştik ama onun için çok endişeliyim. İyi gibi davranıyor lakin içten içe tükendiğini görebiliyorum. Hala onun içindeki kaybetme korkusunu kalbimin en derinliklerine kadar hissediyorum. Hissediyorum ama hiçbir şey de yapamıyorum. Bana gülüyor geçmişine ağlıyor. Keşke elimde sihirli bir değnek olsa; küçüklüğümüze dönsek ve ben o gün ona sıkı sıkı sarılsam. Kollarımın arasında ağlayıp acısını azaltsa.

"Dilde." Annemin sesiyle başımı masadan kaldırdım. Yemek yiyecek iştahım yoktu. Buğlem nasıl onu da bilmiyorum. Amine Abla onu bir dakika bile yalnız bırakmıyordu ve bu beni biraz olsun rahatlatıyor.

"İyi misin kızım?" Çatalımı tabağın kenarına bırakıp anneme baktım. Bizi bu yaşa getiren ve her anımızda yanımızda olan annemdi. Tek başına her şeyin üstesinden gelmiş bir kadın. Ama Figen Hanım; o kadın bir anne olamaz. Yüreği olmayan bir insan ebeveyn olmayı hak etmiyor. Kendi çocuklarına hiçbir şey olmayı beceremeyen kötü kalpli bir insan.

"Buğlem'i merak ediyorum." Annem bir süre bana baktıktan sonra sıcacık gülümsedi. Gülümsemesi bana daha yeni tomurcuklanan çiçekleri hatırlatıyor. Bir annenin gülümsemesi kalbinizi sıcacık eder.

"Git bak arkadaşına. Bende Deran ile Şermin'in yanına gideceğim." Anneme kocaman gülümsedim. Anlayışlı bir kadındı benim annem. Anlardı hep bizi. Anlardı ama ben anlatamazdım. İçimde sakladığım hiçbir şeyi anlatmazdım. Anlatamadığım her şey bana yaraydı. İnsan konuşmalı; sevdiği ve güvendiği insanlarla konuşup, dertleşmeli. Ben bunu hiç yapmadım.

"Teşekkür ederim." Oturduğum yerden kalkıp, annemin yanına yaklaştıktan sonra yanağına bir öpücük kondurdum. Önce annemlerle beraber masayı toplayacak ve sonra Amine Ablalara gideceğim.

Geçerdi her şey. Geçiyordu da. Abimle aramızda büyük bir dağ vardı. Her şey geçerdi peki ya ben, ben aramızdaki dağları geçebilir miydim? Çok zordu. Geçemezdim. Beni, örmek zorunda bıraktığı hiçbir duvarı ezip geçemem. Duygularımın esaretinde boğuluyordum. Artık fedakarlık yapmak bile yetmiyor.

Evden çıkarken aklım dağınıktı. Zaten benim aklım ne zaman toplu oldu ki?

Adımlarımı hızlandırıp kapıya ulaştım. Derin bir soluk aldıktan sonra zili çaldım.

"Ben bakıyorum." Murathan'ın sesiyle sıcacık gülümsedim. Soğuk havanın ayazını çocukların tek bir gülüşü silerdi ya; Murathan'ın gülümsemesi içimi ısıtmıştı. Kapıyı açıp bana baktı. Kocaman gülümseyip kollarımı iki yana açtım.

"Dilde! Dilde gelmiş!" Kollarımın arasında yerini alıp kıkırdadı. Gülümseyerek geri çekilip tombul yanağına narin bir öpücük kondurdum. Buğlem gibi neşeliydi. Buğlem'de neşeliydi ama içten içe kan ağlıyordu. Kocaman bir yarası vardı dostumun. Kanayan derin bir yara. Üzerine kapattığı yara bantları bile kan revan içindeydi.

"Ablan nerede?" Beraber oturma odasına ilerledik. Amine Abla oturduğu yerden hızla ayaklanıp bana doğru geldi. Yüzünde samimi bir gülümseme vardı.

DİLDÂDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin