İlerideki perdede sergilenen sinema filmindeydi gözlerim. Beni sinemaya götüreceğini zannetsem de açık hava sineması yapılan bir meydanda durdurmuştu arabayı. Bizim eve yakın olmasını geçtim, beni sinemada tekerlekli sandalyeyle yaşayacağım sıkıntılardan kurtarmıştı. Bunun için ona minnettardım.
Siyah bir ekranla kaplandı perde. Ve bittiğini gösteren beyaz, küçük yazılar aşağıdan yukarıya hızlıca kaymaya başladı.
"Beğendin mi?" dedi.
Gülümsedim. "Kesinlikle. Tam bir Harry Potter hayranıyımdır. Taylor Swift bir, Harry Potter iki."
Gözlerimin ona kaymasıyla onun da gülümsediğini gördüm. "Bunun asıl zevki gece çıkıyor. O zaman gelmeliyiz birde."
Gelmeliyiz demişti, gelmeliyim değil.
Sevincimi fazla belli etmemeye çalıştım. Düşündüğümden daha iyi geçiyordu her şey. Hiçbir sorun çıkmamıştı. Ama aklıma takılan bir nokta vardı. Sordum. "Sinemaya gideceğimizi sanmıştım. Sevdiğin film gösterime giriyordu hani."
"Öyle düşünmüştüm ama..." Eliyle saçını karıştırırken gözlerini öne çevirdi. Mahcup olduğunu düşündüm. Anlayamadığım bir şey onu mahcup hissettirmişti. "...sonra fazla bencilce davrandığımı fark ettim. Sana zorluk çıkarmak istemiyordum ve araştırınca buralarda sana yakın bir yerde açık hava sineması olduğunu görünce de kaçırmak istemedim."
Kesinlikle Korel aşırı önyargılıydı. Barlas'ın üç kağıtçı ve yalancı olduğu konusunda beni uyarıp uyarıp durmuştu. Sabahtan beri kafam çorba moduna girmiş olsa da şimdi bir o kadar berraktı. Barlas durumumu göz önünde bulunduracak kadar ince ve kibardı.
"Mahperi." Uzun zamandır duymadığım sesti, odağımı pencereden dışarıya vermeme neden olan. Yüzü aydınlandı, "Sensin." Dedi. Gözlerimi kahküllerinden alamadım.
"Pervin." Dedim, ben de zorlama bir gülümseme ile.
Onu burada görmeyi hiç beklemiyordum. Pencereyi aşağı indirmem için eliyle camı gösterdi. Parmağımla bir dakika işareti yaparken düğmeye bastım. Pencere açıldı ve onun hiç değişmediğini düşündüm.
Hala aynı kahküller, aynı sırıtış.
"Mahperi." dedi, bir kez daha. "Sen buradasın, İstanbul'da. Nasıl?"
Yalanımın açığa çıkma tehlikesiyle ilk kez karşı karşıya gelmiştim. Kalbimin atışı anormal hızlara varırken gözlerimi ondan çekemiyordum, donakalmıştım adeta. Ellerimin titrediğini hissettim.
Her şeyi öğrenecekti.
Amerika'da bulunmayışımı, üniversite okumadığımı, sadece kendini eve hapseden asosyal yürüme engelli biri olduğumu.
"İyi misin sen?" Pervin'in sorusu beni daha da telaşlandırdı. Artık ellerim değil, tüm bedenim titriyordu. Fark edilmeyecek gibi değildi ve Barlas'da bunu fark etmişti. "Mahperi, iyi misin?" diye sordu.
İyi değildim.
Hiç iyi değildim.
Tutuklu kalmıştım. Hiçbir şey yapamıyordum, konuşamıyordum. O kadar telaşlı ve panik ruh halindeydim ki. Kafamda geçen korkulu düşüncelerin sonu gelmek bilmiyordu.
'Her şey güzel olacak mı demiştim ben?' diye geçirdim içimden. 'Her şeyi batırdım.'
"O hiç iyi görünmüyor." dedi Pervin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şşşt, Anda kal prenses
ChickLitMükemmel arkadaşlara ve istediği her şeye sahip olan bir genç kız. Hayallerindeki üniversiteyi de kazanmasıyla sevincine diyecek yoktur. Ta ki geçirdiği kazaya kadar. Artık yürüyemiyordur, tekerlekli bir sandalyeye mahkum kalmıştır. Hayata küsen gen...