Dudağımı ısırırken hocanın anlattığı hiçbir şeye odaklanamıyordum. Gözlerim cam kenarındaki en arka sıraya kaydı. Daha düne kadar boş olan sıra artık başkası tarafından doldurulmuştu. Benim ona baktığımdan habersiz, dalgınca dışarı izliyordu.
Acaba ona yeniden bir şans vermeyerek hata mı yapmıştım?
Kalbim bunun bir hata olduğunu savunsa da aklım ve mantığım bu fikre sonuna kadar karşı çıkıyordu. Sanırım korkuyordum. Tekrar aynı hataya düşme aptallığını yapmaktan. Korel'in aniden bana dönen bakışlarıyla hızlıca önüme dönmüştüm. Utançtan ellerim yumruk halini aldı. Ona bakarken yakalanmıştım. Merakımı dizginleyemeyerek kafamı tekrar arkaya çevirme hatasına düştüm. Bu sefer o beni izliyordu. Saklamaya gerek görmeden, hiçbir utanma belirtisi göstermeden. Çalan zil sesiyle bakışlarımız ayrıldı. Ders bitmişti ve benim derste ne anlatıldığı konusunda hiçbir fikrim yoktu. Korktuğum tam olarak başıma gelmişti. Korel'le aynı sınıftayken odaklanmak aşırı güçtü. Hissettiğim bunaltıyla sınıftan ayrıldım. Bulduğum boş bir pencere kenarına sığındım.
"Sen de dersi dinleyemedin sanırım."
Korel.
Dişim otomatikmen alt dudağıma gitti. Bu sıklıkla dudağımı kanatacaktım. Ağzıma gelen kan tadıyla dudağımı ıslattım. Bakışlarım Korel'e gittiğinde büyük bir dikkatle yüzüme baktığını gördüm. Doğrusu daha çok dudağıma bakıyordu.
"Daha ne kadar beni rahatsız etmeyi planlıyorsun?"
"Sen kabul edene kadar." Bu kadar açık sözlü oluşu beni duraksatmıştı. "Bundan sonra senden bir şey saklamayacağım. Mesela şu an ne düşündüğümü bilmek ister misin?"
Kaşlarım yukarıya kalktı. "Neden bilmek isteyeyim ki?"
Sorumu cevaplama uğraşına girmedi. "Şu an seni öpmek istiyorum. Dudaklarındaki kan kırmızısı fazla çekici duruyor."
Gözlerim irileşirken, "Sen ne diyorsun be!" diye cıyakladım.
Dudağı iki yana kıvrılırken, "Bu bağırmalarını bile özlemişim." Dedi.
Şaşkınlığım ağzından her çıkan cümleyle daha da artıyordu. "Sapık." Dedim, hiddetle. "Dudağım kanıyor ve sen hala ne peşindesin?" Kararlıca ekledim. "Sen bir sapıksın."
Bana doğru eğildi ve düşüncelice mırıldandı. "Sırf seni öpmek istediğim için mi sapığım yani?"
"Evet."
"Hımm." Gözleri aşağı doğru indi. "Ben cidden sapığım galiba."
Nefesimi seslice dışarı verirken kafamı zorlukla diğer tarafa çevirdim. Korel'e bu kadar yakın olmak sadece kafamı daha çok karıştırıyordu. Konuştuğumda sesim kilometrelerce koşmuş biri gibi nefes nefeseydi. "Benden uzak dur Korel."
Dershane bitene kadar Korel'in varlığını tamamen yok saymıştım. Son zilin çalışıyla ise hızla sınıfı terk etmiştim. Ama tekerlekli bir sandalyenin hızıyla sağlam iki bacağın hızı tabiki de eşit olamazdı. Yolun başında beni yakalamıştı. Bir de, "Baya hızlısın." Demişti ama hiç inandırıcı değildi. Hadi ama, yorulmamıştı bile.
"Bana ilk günümün nasıl geçtiğini sormayacak mısın?"
"Hayır, sormayı düşünmüyorum." Dedim, ciddiyetimi bozmadan. Niyetinden emin olmadan bu tavrımı bozmamak en iyisi olacaktı. Ona güvenmek istiyordum. Ama bir kere yapanın tekrar yapmayacağının garantisi olmazdı. Yapan yine yapardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şşşt, Anda kal prenses
ChickLitMükemmel arkadaşlara ve istediği her şeye sahip olan bir genç kız. Hayallerindeki üniversiteyi de kazanmasıyla sevincine diyecek yoktur. Ta ki geçirdiği kazaya kadar. Artık yürüyemiyordur, tekerlekli bir sandalyeye mahkum kalmıştır. Hayata küsen gen...