Y i r m i İ k i: "Söz"

163 20 0
                                    

Onların yanına geri dönmek kesinlikle istemiyordum. O yüzden ben de abimleri aramaya başladım. Ama ev zannettiğimden daha karmaşıktı. Altıncı olduğunu sandığım kapıyı araladığımda neredeyse vazgeçmek üzereydim. Al işte, burada da yoklardı. Kapı kolunu kendime doğru çektim. Çekmeyi bıraktım. Duvardaki Harry Potter afişiydi beni durduran. Harry hayranlığım tetiklenmişti. Sağıma soluma baktım. Kimsenin olmadığına emin olduktan sonra sandalyemi içeri sürdüm usul usul. Odanın kapısını arkamdan sessizce kapattım. Şu an tam anlamıyla bir mücevher bulmuştum. Bu oda, abimin yanında katlanmak zorunda olacağım sıkıcı sohbetlerden kat be kat daha harikaydı. Oda tamamen Harry Potter eşyalarıyla kuşatılmıştı. Duvardaki afişleri hayranlıkla izlerken bir kenara özenlice konulmuş asa çekti dikkatimi. Hiç vakit kaçırmadan aldım elime. Asayı filmdeki gibi ileri uzattım. Dudağımdan dışarıya efsanevi sözler döküldü.

"EXPELLIARMUS" Hiçbir şey olmamasıyla kafamı geriye atarak neşeli bir kahkaha attım. "Bu oda aşırı iyi. Benim nasıl aklıma gelmedi böyle bir şey yapmak ya? Bir de kendime hayran diyorum." Yarı sinir yarı neşeyle söylenirken hiçbir şey kaçırmak istemezcesine odayı inceliyordum. Pencerenin kenarında ufak bir masa vardı. Masanın üzerindeki Harry baskılı deftere kararsızca baktım. Acaba deftere bakmak özel hayatın ihlaline girer miydi? Merakım kararsızlığıma baskın çıktı. Elime aldım. Defterin kapağında parmaklarımı hayranlıkla gezdirdim. Araladığımda ilk sayfasının üstüne yazılmış bir tarih vardı.

11 Mart 2013

Ufak bir hesaplamayla o yılda lise 2'de olduğumu hesaplamıştım. Dolayısıyla bu kitabı aldığı zaman, Korel'le aynı sınıftaydık. Merakla arkaya çevirdim. Sayfanın ortasında sadece 3 kelime yazıyordu.

Kendimden nefret ediyorum.

Lise ikiyi hatırlamaya çalıştım. Korel'e kendini nefret ettirecek kadar ağır bir şey olup olmadığını sorguladım. Hatırlıyordum da lise bir de Korel de gayet sıradan biriydi. Sınıfta hayalet gibi olurdu. Varlığının farkında bile değildim. Ta ki o olaya kadar. Tabi ya o olay lise ikide gerçekleşmişti ve ardı ardına gerçekleşen olaylar ise Korel'e dışlanmaların ve eziyetlerin startını vermişti. O cümlede takılı kalmıştım. Ne hissettiğimi bilmiyordum. Üzülüyor muydum yoksa acıyor muydum, emin değildim. Parmaklarım sıradaki sayfayı çevirmeye varmadı. Gözlerimi yumdum. Defteri ilk gördüğümde algılayamadığım kişiselliği şimdi algılayabiliyordum. Defter her şeyiyle Korel'di. Onun ellerinden dökülen duyguları ve belki de hayatındaki en mahrem hissiyatları iki elimin üzerindeki defter arasındaydı. Vicdan azabını buram buram hissettim. Daha fazla okuyamazdım. Bu Korel'e saygısızlık olurdu. Defteri kapattım. Odaya girerken heyecanım kaybolmuştu. Çıkmayı düşünürken kapı aniden seslice açıldı. Yerimde kalakaldım. Kim olduğuna bakmaya korkuyordum. Gözlerim inadına o tarafa gitti, gri gözlerle keşişti. Öfkeli miydi? Her ne kadar ifadesiz duruyor olsa da öfkelenirse sonuna kadar haklı olurdu. Bir şey demesini bekledim. Gözleri yana kayınca ben de baktığı yere çevirdim kafamı. Masanın üzerinde sağa eğik duran deftere bakıyordu. O defter ben dokunmadan önce dümdüz duruyordu, şimdi ise sağa eğik. Allah'ım diye yalvardım içimden çaresizce. Defteri nasıl koyduğunu unutmuş olsun lütfen. Lütfen.

"Okudun mu?"

Korel'in bu kadar soğuk tonda konuştuğuna daha önce hiç şahit olmamıştım. Gözlerim bu sefer benle aynı fikirde olmalı ki gri gözlerle buluşmaktan kaçındı. Hayır demek istedim ama ne ağzımı açabildim, ne de tek kelime edebildim.

"OKUDUN MU?" Beklemediğim bağırışıyla irkilmiştim. Şaşırsam da sadece önüme bakmakta kararlıydım. "DUYMUYOR MUSUN BENİ? SANA DİYORUM. OKUDUN MU ONU?"

Şşşt, Anda kal prensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin