O n D o k u z:"Bu kibir şüphesiz sana çok yakışıyor."

194 23 2
                                    




"Mısır ister misin?" 

Gözlerimi hedefimden ayırmadım. 

"Mısır?" 

Ona baktığım her saniye içimde yanan sinir daha da körükleniyordu. 

"Mahperi sanki karşındaki her kimse öldürecekmişsin gibi bakıyorsun."

"Çünkü aynen öyle yapacağım." Dedim, net bir şekilde. Birkaç saniyeliğine Barış'a döndüm. "Söz, bunu telafi edeceğim. Şu anda çok acil bir işim var." Tekrar kaçtığım düşüncesine kapılmaması için yineledim. "Ama seninle sonra mutlaka konuşacağım." Bu aceleci tavrımı anlamlandıramamıştı. Afallamışcasına bana bakarken elindeki mısırın üzerinden iki üç tane aldım. Arkadaşça gülümsedim. "Teşekkür ederim."

Kalabalığın arasından ona ulaşmak zor olmuştu. Evet, salon hala kalabalıktı. Çünkü kimse Fatma ablanın haykırışlarını kale almamıştı. Aslında bu benim için oldukça sevindirici bir şeydi. Artık annemin bu manzarayı görmemesi kaçınılmazdı ve bunun Korel'in kovulmasıyla sonuçlanacağı açıktı. Yine de canım aşırı sıkkındı. Çünkü o aşağılık herif beni öpme cüretinde bulunmuştu.

"....garip buraya gelmen için seni ikna edebileceğimi düşünmüyordum."

Benim aksime Korel'in keyfinin gayet yerinde olduğu mutlu ses tonundan belli oluyordu. Sözlerini ise gözlerini odakladığı süslüye ya da namıdiğer siyah bereliye söylüyor olmalıydı. Ama yanlış düşünmüşüm sanırım. Çünkü lafa karışan Pervin'in ta kendisi oldu.

"Gelmeyecektim ama Şemsi çok ısrar etti." Eliyle saçını geriye attı, bir gülümseme eşliğinde. Pekala, bu hareket bana daha da yakışıyordu. "Bensiz hiçbir tadı olmayacağını söyleyince daha fazla dayanamadım."

"Ben de en az onun kadar ısrar edebilirim bence." Üçünün bakışları da bana döndü. Omuzlarımı havaya kaldırırken, "Yani eğer gidecekseniz." Diye ekledim.

"Bizi az önce kovdun mu?" Kaşlarını çatmış, bana düşmanıymışım gibi bakan Pervin'den gelmişti bu sözler.

Sahtece gülümsedim. "Açık olmadı mı?" Gülümsemem büyürken ortaya getirdiğim iki elimi yana açarak ileriyi gösterdim. "Lütfen, defolur musunuz evimden?" Pervin'e baktım tekrardan, sahte bir merakla. "Umarım bu sefer net olmuştur."

Sinirini belli edercesine seslice homurdandı. "Kız gıcıklığın kitabını yazıyor."

"İltifat için teşekkürler. Ama eklemek isterim ki benim senin iltifatına ihtiyacım yok."

"Egon." Korel'in konuşmasıyla gözlerim ona çekildi. Gözlerine odaklanıvermek oldukça zordu. O az önceki anlar canlanıyordu aklımda istemsizce. Ve o bundan habersizce, "Ve sen Mahperi." dedi. "İkiniz o kadar bütünleşmişsiniz ki. Senin bir parçan olmuş. Ama sana yakıştığını da inkar edemem."

Siyah bereliyi sahte olduğu açıkça belli olan bir öksürük tuttu. Korel'in yine ima yoluyla bana hakaret edeceğini düşünmüştüm. Ama hiç beklemediğim bir şekilde egomun bana yakıştığıyla bitirmişti cümlesini. Bu beklenilmedikti. Korel'e bugün neler oluyordu? Yoksa, o... Kafamı iki yana salladım. Yok, canım. Daha neler. Sadece fazla hırslı biriydi. Lise zamanlarının intikamını almak için fazla cüretkar hareket ediyordu. Fakat, beni kolayca oltaya atabileceğini sanıyorsa yanılıyordu. Ben o tarz bir balık değildim.

"Korel. Artık senin için kendimi yormama gerek yok. Maksimum bir saate seni annem kovacak zaten." Konuşacak gibi oldu. Değineceği noktanın çoktan farkına varmıştım. Ondan önce davrandım. "Ayrıca şu beni tehdit ettiğin konuya gelince, yap eğer yapabilirsen."

Şşşt, Anda kal prensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin