O n D ö r t:"it's true. I'm back."

254 36 3
                                    


Normalde daha önce atacaktım. Ama okulum yarın açılacağı için bir türlü uygun zamanı ayıramadım bölüme. Geç attığım için üzgünüm. Bundan sonra yeni bölümleri cumartesi gecesi atacağım. Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur:)

................

Karşımdaki adamı daha önce bu kadar şaşkın görmüş müydüm, bilmiyorum. Onu affettiğimi söyledikten sonra sessizce, büyüttüğü gözleriyle bana gerçek değilmişcesine bakmaya başlamıştı. Herhalde şu an rüyasında falan olduğumuzu sanıyordu. 

"Çok beklersin."

Ters cevabım şaşkınlığını daha da arttırırken ağzından çıkan, "Ne?" sorusu oldu.

"Rüyana girmemi bekliyorsan çok beklersin." Alaycı sırıtması yüzündeki her zamanki yerini aldı. Aynı ciddi ve kararlı tavrı sürdürdüm. "Hatta muhtemelen bu son karşılaşmamız olacak."

Ellerini kot cebine koyarken öne doğru eğildi. "Yoksa bu bir veda konuşması mı?"

"Veda konuşması mı dedin? Ben senle vedalaşmak için neden ayağına geleyim ki?" Onu küçümsememle sırıtışı daha güçlenirken, "Klasik Mahperi." diye mırıldandı ağzının içinden. Onun dediğini önemsemedim. "Sadece bundan sonra hayatıma bıraktığım yerden devam etmek istiyorum. Buna da ilk seni affederek başladım."

"Beni affederek başladın demek?" Kafasını aşağıya doğru eğerek seslice güldü. "Peki ben?" Kısık mırıltısıyla gözlerini yerden kaldırdı, alev püsküren bakışlarının hedefi tekrar ben olmuştum. "Ben seni affetmiyorsam?"

"Açıkçası..." dedim, özgüvenli durmaya özen gösterirken. "... bunun pek umurumda olduğunu söyleyemeyeceğim. Hem bu konuşma zannettiğimden de fazla uzun sürdü. Ben gidiyorum."

"Gidiyorum demen yerine kaçıyorum desen daha mantıklı olurdu." Söylediği sözler hiç ağzından çıkmamış gibi davrandım. Sandalyemi geldiğim yöne doğru sürerken arkamdan Korel'in bağırtılarını duyabiliyordum. "Beni affediyorsun?" dedi bir kez daha, bu sözleri sindiremediğini belli ederek. "Senin af dilemen de benim umurumda değil. Sen var ya sen, hayatımda gördüğüm en bencil kızsın. Asıl sen beni istesen bile rüyanda göremezsin. Umarım bir daha da karşılaşmayız."

Pek de düz olmayan yollardan geçerken aklımdaydı Korel'in sözleri. Normalde umursamazdım bile. Ama şimdi içim içimi yiyordu. Sessiz  kalarak oradan ayrılmakta hata mı etmiştim? Dönüp bende Korel'e mi bağırmalıydım? Bu durumda saatlerce karşılıklı bağrışırdık herhalde. Yok, gitmem iyi olmuştu. Onla kavga edecek havamda değildim hiç.

 Dakikalardır yürüdüğüm ıssız yolların bir anayola bağlanmasıyla bu sefer de kenarda dikilerek belki de hiç geçmeyecek taksiyi beklemeye başladım. Karşımdaki bina yıkıntılarını incelerken, "Benim hayatında gördüğü en bencil kız olduğunu söyledi." diye mırıldandım. "Kesinlikle yanılıyor. Bencil falan değilim." Durdum, biraz düşünmem sonucunda biraz değiştirdim cümlemi. "Tamam belki biraz bencilim. Yine de bana öyle diyemez. Ben ona hep aptalca sırıtıyorsun diyor muyum?" Elimle yüzümü kapattım. "Resmen kendimi kandırıyorum. Hiç de aptalca sırıtmıyor. Tam tersine..." Hafif bir öksürük sesi kendi kendime konuşmamı bölmüştü. Ellerimi hafifçe yana kaydırdım. Gördüğüm yüzün bir kısmıyla tekrar çehremi sakladım.

Onun burada ne işi vardı?

Kesin bir deliden farksız gözüküyordum. İmajımı kurtarma çalışmalarına ilk bir elimi kolçağın üzerine koyarak diğer elimle önüme gelen saçı kulağımın arkasına sıkıştırarak başladım.

Şşşt, Anda kal prensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin