O n Ü ç:"Süslü, sen şu Korel'in hep sözünü ettiği Mahperi miydin yani?"

259 31 2
                                    

Bana özel sıkılmış portakal suyunu yudumlarken Pervin'den ödünç aldığım bilgisayardan favori dizimin yeni bölümünü izliyordum.

"İ..na...nıl...maz."

Her heceyi vurgulayan Pervin'e kaydı gözlerim. Geleli bir saati geçmiş olmasına rağmen hala burada oluşumu atlatabilmiş değildi. Oturduğum yerden karnının ağrısını hissedebiliyordum. "Burada olman inanılmaz. Sanki beni tehdit etmemişsin gibi."

Bunu daha uzatacağı düşüncesiyle filmi duraklattım. Pipetle portakal suyumu keyifle içerken o da şikayet etmesine devam etti.

"Hiç utanmıyor musun evimde bulunmaktan? Kim olduğumu unutmuşsun gibi. Ben Pervin. Hani şu daha dün tehdit ettiğin kız."

"Yoo." Dedim, ağzımı yaya yaya. "Neden utanacak mışım ki? Bana borçlusun ve borcumun karşılığını gönül rahatlığıyla alıyorum."

"Borç" Sinirle dudağını dişledi. "Eski bir mevzuda sessiz kalmanı borç olarak sayıyorsun."

"Özet için thanks. Bittiyse dizime kaldığım yerden devam edebilir miyim?" Gözlerini sessizce bana dikti. "Bu evet demek galiba."

Caps lock'a bastım. Dizinin başlamasıyla kenardan bir bildirim gözüktü. Gördüğüm isimle tuhaf bir duygu karmaşası hissettim. Diziyi tekrar durdurdum. Merakıma engel olamayarak gelen bildirime tıkladım.

k_rel.sygnr1: Öyle mi dersin:)

Anlamsız gelen mesajla biraz daha yukarı mesajlara baktım. Burada gözüktüğü kadarıyla ilk konuşma birkaç gün önce gerçekleşmişti. Tabi Pervin daha önceki konuşmaları silmemişse. 

Pervin mezunlar için bir parti düzenleneceğini söylemişti ve sonra da Korel'e gelip gelmeyeceğini sormuştu.

Parti mi?

Hem de mezunlar için?

Benim neden bundan haberim yoktu?

Kendi sorumu içimden kendim cevapladım. Lisedeki arkadaşlarımla tek kelime ettiğim bile yoktu. Hepsiyle aramda dünyalar kadar mesafe bırakmıştım. Dolayısıyla gelmeyeceğimi düşünerek bana haber vermemiş olmalılardı. Yine de söyleseler hiç fena olmazdı. Gideceğimden değil ama. Korel'i bile davet etmişlerken ben neden davet edilmemiştim?

Pervin'e kötü kötü baktım. Bende olan bakışları, anlamamasından kaynaklı şaşkınlıkla kaplandı.

"Neden bana öyle bakıyorsun?"

"Mezunlar için parti mi var?"

Sorum şaşkınlığını kat be kat arttırırken eliyle beni gösterdi, "Sen." diyerek. "Mesajlarıma baktın değil mi?" Ayağa kalkarken üzerime doğru gelmeye başlamıştı. "Ver bilgisayarımı."

"Hayır." diye reddettim. Bilgisayara elini uzatma girişimiyle, kapağını kapatıp karnıma yapıştırdım. "Bana borçlu olduğunu unuttun mu?"

"Borçlu olabilirim ama kişisel hayatıma karışamazsın." dedi, pat diye.

"Tamam senle bir anlaşma yapalım."

Durdu. Ellerini belinin iki yanına koydu. "Nasıl bir anlaşma?"

"Kişisel hayatına burnumu sokmayacağım. Bu birkaç günü kendi halimde geçireceğim. Ama tek bir şartla." Devam etmemi bekledi. "Korel'in adresini bana versene."

"Efendim?" Düşüneli birkaç saniye bile olmamıştı ki, "Olmaz." dedi.

Kafamı yana eğdim, yüzünü dikkatle incelerken. "Neden ki?"

Şşşt, Anda kal prensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin