O n B e ş: "Yürüyememem sizi aldatmasın beyler, ben gayet de..."

314 32 0
                                    


 Tırnağımdaki ojeleri incelerken canım oldukça sıkılmıştı. Partiye hazırlanmayı hiç ama hiç özlememiştim. Yavaş hazırlanan birilerini beklemeyi de.

"Mahperi Nur Çelikkol."

Pervin'in ağzından hayretle dökülen ismimle alay etmeden duramadım. "İsmimi yeni mi öğreniyorsun?"

Sözlerimi umursamadı. "Gerçekten tüm okulun olacağı partiye geliyorsun."

"Pervin senin benden daha önemli işlerin falan yok mu? Gidip o işlerinle uğraşsan."

Panikle elleri saçlarına uzandı. "Saçım mı bozulmuş yoksa?"

"Hıhı." diye geçiştirdim.

Konuştuğumuz süre boyunca bakışlarımı bir kez olsun saçlarına değdirmediğimi fark etmemişti bile. Telaşla başka yöne koştururken benden uzaklaştığı için rahatlamıştım. 

Ne kadar tamamen rahat olmak istesem de kendimdeki bir parça gerginliği hissedebiliyordum.

Bu partinin karşılaştıracağı insanlar karşısında yeterince güçlü duramayacağım düşüncesi beni gerginleştiriyordu. Güçlü, özgüvenli, güzel görünmek istiyordum. İnsanlar yürüyemesem de bunun hiçbir sorun yaratmadığını, hala mükemmel olduğumu görmelilerdi.

Aşırı önem veriyorsun. Ve buna da psikolojide takıntı deniliyor.

Ansızın kafamın içini dolduruveren sözler istemsizce dudağımın sağ kıvrımını havalandırdı. Şu an burada olsa yine buna benzer birtakım şeyler derdi. Ama yoktu çünkü onu kovmuştum. Hatta hayatımdan tamamen çıkarmıştım. Fakat muhtemelen partide karşılaşacaktık. Karşılaşınca birbirimizi görmezden geleceğimiz de muhtemel bir gerçekti.

"Hadi geç kaldık."

Pervin'in sızlanması tamamen hazır olduğunun habercisiydi. Dışarı çıkmamızla bahçedeki iki ayrı arabayı gördüm. Benim ailemle aram bozuktu. Pervin'de oraya varınca ikimizin aynı arabadan inmesini istemiyordu ki şahsen ben de böyle bir şey istemiyordum. Çözümü ise Pervin'in iş seyahatine çıkan ailesine ait olan ve şu anda kullanılmamakta olan arabada bulmuştuk. Sadece şoför sıkıntıydı ve onu da internetten bir ilan vererek bulmuştum. Yüzlerce cevap veren arasında biri aşırı ilgimi çekmişti. Cevapta aynen şu sözler yazıyordu.

Süslülere muhafızlık yapma konusunda benden daha iyi bir muhafız bulamazsınız efendim.

Son derece küstahcaydı. Süslü kelimesi ise bariz bir aşağılamaydı. Ben bu kelimeyi daha önce birisinden daha duymuştum. Kirli, bereli Korel'in arkadaşından. Tam olarak o olup olmadığını merak edişimdi, onu çağırmama sebep olan. 

"Süslü sana yardım etmemi ister misin?" Dik dik bakışımla söylediğinin farkına vararak, "yani efendim." dedi.

Merakım onu çağırmamla doğrulanmıştı.

O gerçekten de Korel'in 'kardeşim.' diye hitap ettiği biricik arkadaşıydı.

Aslında Korel'le bağlantısı onu işe almamam için yeterli bir sebepti ama kendimi onu işe alırken bulmuştum.

İlk çağırdığımda bile kirli olan yüzü şimdi o kadar kirli değildi. Yıkamayı akıl etmiş olmalıydı. Üzerine geniş gelen bol beden takım elbisesi ve kafasına geçirdiği siyah beresinin onu fazla değiştirdiği söylenemezdi. Takım elbiseyi kendi tarzına göre uydurmuştu.

Şşşt, Anda kal prensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin