O n B i r: "Seni kovarım."

285 34 0
                                    



Evdekilerin gözlerini üzerimde toplayan anormal davranışlara devam ediyordum. Yani onlar için anormaldi. Benim içinse geçmişteki kayıp benliğimi bulmak gibiydi. Kendimi güçlü hissediyordum ama garip bir şekilde eksik bir şeylerin olduğu hissine kapılıyordum. Canımın portakal suyu çekmesiyle dikkatimi bilgisayardan çektim. Fatma ablayı arayan gözlerim Korel'in dikkatli bakışlarıyla keşişti. Tekli koltuğun birine geçmişti. Ellerini göğsünde birleştirmiş, onu fark ettiğimi bildiği halde beni izlemekten kendini alıkoymuyordu. Alay içeren bir kıvrılma hareketi gerçekleşti dudaklarımda. Bilgisayar ekranına eğdiğim sırtımı dikleştirerek, "Hayırdır?" dedim, onun konuşmak gibi bir düşüncesinin olmadığını anlamamla.

"Hiç. Manzara güzel de."

Keyfini bozmayıp beni süzmeye devam edişi hafif sinirlendirmişti beni. Dudağımdaki gerilme daha da artarken tekrarladım sözlerini. "Manzara güzel demek." Umursamamış gibi bilgisayarıma odaklandım ve ifadesizce konuştum. "Portakal suyu getir bana."

"Sorunun bir tarafında 'mısın' eki olacaktı sanırım."

"Yoo." Dedim, bir an önce gitmesini umut ederken. O konuşurken hikayeme yoğunlaşamıyordum. Homurdandığını duydum. Ardından kanepeden kalktığını gösteren sesi.

"Bak, ne diyeceğim." Gözlerim yakınımdaki yüzüne gitti. Bana doğru eğilmiş, gri gözlerini fevrice gözlerime dikmişti. "Getirmeyeceğim."

Tehdit etmekten kaçınmadım. "Seni kovarım."

Ama bu onu sadece daha hırslandırdı. Alaycı ifadesine katılan sırıtış onu daha da çekici kılmıştı. Çekiciydi, reddedemeyeceğim bir şekilde. "Kovsana." Diye meydan okudu. "Hatta anneni çağırmamı ister misin?" Sessizce onu izleyişim onda meydan okuyuşunu kabul ettiğim düşüncesi uyandırdı. Annemin ismini gözlerimin içine bakarak söyledi. Koşuşturma sesleri duysam da ben de gözlerimi ondan çekmedim.

"Ne oldu? Bir şey mi oldu?"

 Geriye çekilirken gözleri sonunda benden ayrıldı. Üzerimden bir ağırlık kalkmış gibi hissettim. Annemin mırıltılarına karşılık veren o oldu. "Aslında bu sorunun cevabını size Mahperi verecek." Alayla ekledi. "Ben de ne diyeceği konusunda en az sizin kadar merak içerisindeyim."

Cidden Korel gibi bir baş belasını kovmalı mıydım?

Zayıf anlarıma şahit oluşu ve her seferinde benden daha iyi bilir gibi havaya girip öğütler vermesi aşırı can sıkıcıydı. Zaten artık eskisi kadar iyi de hissettirmiyordu. Belki de onu hayatımdan çıkarmanın vakti gelmişti. Belki de sadece eski halime geri dönebileyim diye kader karşıma çıkarıvermişti onu. Eski halime dönmüştüm. Artık ona ihtiyacım yoktu.

Yanılma ihtimalimi düşünmek istemedim.

Korel'in 'beni kovamazsın' temalı kendinden emin ifadesini sarsacak sözler yavaşça çıktı ağzımdan. "Alerjim olduğunu bildiği halde bunu kullanan birinin bakıcım olmasını istemiyorum."

Annemin kızmasını, zırt pırt fikrimi değiştirerek çocukça davrandığımı söylemesini bekliyordum ama o sevindi. "Onun tekrar bakıcın olduğunu söylediğinde kendinde olmadığını düşünmüştüm." Bana sarıldı. En son bana ne zaman sarıldığını düşünürken buldum kendimi. "Sonunda kendine gelebildin. Seni ne kadar çok özlediğimi anlatamam kızım."

Kızım?

Pekala, annem kesinlikle kendinde değildi. Bu sözleri eden o olamazdı.

Ellerim iki yanda şaşkınlıktan kalırken Korel'in de en az benim kadar şaşkın haliyle karşılaşıverdim. Şaşkınlıktan onu unutmuştum.

Şşşt, Anda kal prensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin