Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm beyaz tavan olmuştu. Yine salonda olabileceğim ihtimali aklımı doldururken yan taraftaki asılı serum çekti dikkatimi.
Aman Allah'ım.
Yavaşlığım yok olurken hızlıca bileğime çevirdim bakışlarımı. Evet, serumu alan bendim. Daha da kötüsü hastanedeydim. Ne olduğuna dair bir ipucu aradım, odanın içerisinde. Ama geçen dakikaların sonunda burada yalnız bulunduğumu anlamıştım. Kafayı yememek elde değildi. Benim burada ne işim olabilirdi ki? Atak falan geçirdiğimde bile ailem hastane fobimi bildiklerinden eve doktor çağırırlardı. Beni hastaneye yatıracak acil bir şey gelmiyordu aklıma. Sonra bir anda yemek yerken beni tutan tuhaf öksürük geldi aklıma. Nefes alamamam, gözlerimin kararması ve bilincimi kaybedişim.
Kapıdan gelen sesle gözlerim içeri giren annemi buldu. Tek değildi. Yanında babam, hatta Fatma abla ve Gülseren bile vardı.
"Neden hastanedeyim?" dedim, zaman kaybetmeden.
Herkesin yüzünde okuyabildiğim üzüntüyle alacağım cevabın pek iyi bir şey olmayacağını anlamıştım.
"Özür dilerim tatlım. En başından senin dediğini yapmalıydık."
Benim dediğimi mi?
Annemin ağzından duymaya alışık olmadığım sözcük seçimleriydi bunlar. O daha çok seçimlerimin yanlış olduğunu söylemeyi tercih ederdi. "Bundan sonra istediğin gibi olacak."
Hiçbir şey anlamayışım sinirimi daha da pekiştirmişti. "Burada neler dönüyor? Ben neyi istiyor muşum?"
"Korel artık bakıcınız olmayacakmış Mahperi Hanım." dedi Fatma abla, bana doğru fısıldayarak. Odada başkalarının olduğunu hatırlayınca geriye çekildi. Diğerlerinden tarafa bakmazken eliyle kapıyı gösterdi. "Şimdi hatırladım. Ocakta yemek vardı. Benim gitmem gerek. Geçmiş olsun Mahperi hanım. Hepimizi çok endişelendirdiniz. Dikkat ediniz kendinize."
Gülseren, "anne." dedi. Fatma ablanın odadan çıkmasıyla bana döndü. "Geçmiş olsun Mahperi. Sonra görüşürüz." Elini sallayıp hızlıca odadan çıktı.
Geriye annem, babam ve ben kalmıştık. Korel mevzusuna değinmek istesem de ondan daha dikkatimi çeken bir detay vardı. "Abim nerede? Gelmeyecek mi?"
"Basit bir konu için ona söylemeye gerek duymadım." Dudaklarıma acı bir gülümseme yerleşti. Durumumu basit diye nitelendirecekse benim burada ne işim olduğunu ona sormak istedim ama sadece sessiz kaldım. "Çocuk her atağında yanında oluyordu ve senden daha çok etkileniyordu."
"Bak, işte. Orada yanıldın." Anneme bakmamak için pencereden gökyüzüne bakıyordum. "Benden daha fazla etkilenmesi imkansız. Ne hissettiğimi sen de dahil kimse anlayamaz."
Tavrım ona geri adım attırdı. "İstersen abine haber verebilirim."
"İstemiyorum. Lütfen çıkabilir misiniz?"
"Mahperi."
Annemin sesine yavaş yavaş giren otoriter havayı fark etmiştim. Ama yeterince onun isteklerine göre hareket etmiştim. Şimdi sadece ben ne istiyorsam onu yapacaktım. Israrla yineledim. "Çıkabilir misiniz?"
Kapının kapandığını duydum.
İlk başta beni ürküten yalnızlık şu anda şaşırtıcı biçimde iyi gelmeye başlamıştı. Kararan gökyüzündeki ay ve yıldızlara hayranlıkla bakmaya devam ettim. Gecenin, gündüzden ayrı bir cazibesi vardı. Sanırım her dakika bu manzarayı izleme fırsatım olsaydı hiç sıkılmazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şşşt, Anda kal prenses
ChickLitMükemmel arkadaşlara ve istediği her şeye sahip olan bir genç kız. Hayallerindeki üniversiteyi de kazanmasıyla sevincine diyecek yoktur. Ta ki geçirdiği kazaya kadar. Artık yürüyemiyordur, tekerlekli bir sandalyeye mahkum kalmıştır. Hayata küsen gen...