Beğenmeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın...
Minibüsten iner inmez bizim tayfa çarşıyı avcunun içi gibi biliyormuşçasına ilerlemeye başladılar. Bense ne yapacağımı bilmez halde bocaladım. Sonuçta bu şehirde ilk çarşıya çıkışımdı.
"Selim sen benimle gel. " Halit kaba konuşması ile beni yanına çağırınca Cihangir komutanda dahil hepsini arkamda bırakıp ona doğru koşturdum. Eminim bocaladığımı fark ettiği için beni o çukurdan çıkarmıştı.
"Bende seninle geleyim mi? Hala beni içlerine alma konusunda pek rahat değiller. " Ömer bana doğru eğilip sessizce konuşurken bir yandan da ürkek gözlerle yürüyen erkek grubuna bakıyordu.
Dudaklarımda içten bir gülüş oluşurken elimi omzuna atıp hafifçe sıktım. Anında mavi gözleri beni bulmuştu.
"Ben yokken onlarla kaynaşmak için konuşmalara katıl. Kabuğuna çekilip kalma. " belli belirsiz başını salladı. Ancak hala benimle gelmek istediği fazlaca belli oluyordu. İnce ancak uzun parmaklarını koluma dolayıp son kez bana baktı ve öylece arkasını dönüp Temel'in yanına doğru adımladı. Bu arada gözlerim kalabalık grupta dolaştı. En son minibüsten inerken Cihangir komutan etrafımızdaydı. Ne ara etraftan yok oldu anlamadım.
"Biz buradan ayrilih. İşimiz bitince haber ederim. " küçük grubumuz benle Halit'e el sallarken bende sırıtarak onlara el salladım. "Cihangir gomutan nereye gitti?" Halit'in aniden bana dönüp konuşması ile irkildim. Demek onun ortalıktan yok olmasını tek fark eden ben değildim. Hem kendisi demişti. Halit'le işin bittikten sonra seninle işim var diye.
"Bilmiyorum ki. " gözleri kısılan iri adam başıyla beni onayladı. Ancak gözleri bir şeyler düşünüyormuş gibi dahada kısıldı. Aynı zamanda çenesini kaşıyordu.
"Gomutanın sana garşı olan halini sevmim. " demek Cihangir komutanın bana farklı davrandığını oda fark etmişti. Ancak tepki veremedim çünkü kulaklarımın duyduğu kelimelere bedenim cevap vermişti. Bedenim gerilirken kalbimde küçük bir hareketlenme oldu.
"Nasıl yani?" Ben masumum dermiş gibi çıkan sesimi duyunca benden kaçırdığı gözleri hızla bana döndü. Sende farkındasın dermiş gibi bakıyordu. Dudaklarıma hayali bir fermuar çekip gözlerimi kaçırdım.
"Sana lazım olan şeyleri alah sonrada abinle gonuş. " Halit'in yoğun tempomuzdan hemen önce dediği şey bu olmuştu. İkizim Selim neyse ki Halit'in hesabına para atmıştı da rahatça harcama yapabilmiştim. Halit'se alışverişim boyunca tek kelime etmeden sadece beni takip etmiş ve kendine lazım olan varsa almıştı.
"Abunu da al. " artık alışverişimiz bitmiş ve bizimkilerin yanına doğru adımlamaya başlamıştık. Halit'se poşetinden çıkardığı koyu yeşil eldiveni bana doğru uzatıyordu. Diğer elinde tuttuğu, kendi eline küçük gelen eldivene göz attım ve bana uzattığını aldım. Acaba diğer çiftini kime almıştı.
"O eldiven sana biraz küçük değil mi?" İri ellerini göz önüne alırsak kesinlikle ona olmaz. Hızla kahve gözlerini kaçırıp eldiveni poşete tıktı ve montunun iç cebinden telefonu çıkarıp bana uzattı.
"Selim'i ara. Rahat gonuş diye biraz arkandan gelim bende. " eldivenlerden birini elime takmış diğerini ise elimde tutarken telefonu aldım. Bu arada Halit yürüyüşünü yavaşlatıp arkamdan gelmeye devam etti. Aramızda beni duyamayacak ancak görebilecek kadar mesafe bırakmıştı.
Hızla rehberden Selim'i bulup aradım. Daha ilk çalmada açılan telefonla istemsiz gülümsedim. Beni fazlasıyla merak ediyordu.
"Selin. " karşıdan gelen heyecanlı sesle istemsiz kıkırdadım. "Ooo hanımımızın keyfi yerinde. " güldüğümü duyan ikizimin sesinde bariz bir rahatlama olurken işi dalgaya vurmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEVAHİR +18 (Ara Verildi)
Teen FictionErkek bedenine saklanmaya çalışan bir kadının hikayesi... ☆☆☆ Selin, içinde filizlenen canı öğrendiğinde yürüdüğü yolun dikenleri artmıştır. Öğrendikleri karşısında, arkasına bile bakmadan kaçan dolandırıcı bir satıcının...