Gözlerim hemen arkasından yine aynı havayla giren ikinci kişiye kaydı. Birbirilerine olan benzerlikleri abi kardeş olduklarını bas bas bağırsada hangisi abi hangisi kardeş belli değildi. İkiside sanki yemekhanede ki erkeklere gövde gösterisi yapıyormuş gibi iri ve kalıplı adamlardı.
"Ahan Cihangir komutan geldi. " masadakilerden birinin uyarısı ile gözlerimi kapıdan girenlerden çekip masadakilere çevirdim. Fark etmeyen asker hızla oturuşunu düzeltirken istemsiz bende daha dik oturdum. Masadaki gergin ortam benimde gerilmeme sebep olduğu için aç olan karnım yemek istemiyorum diye bağırmaya başlamıştı.
"Cihangir komutanla Kubilay komutan kardeşler. " hemen dibimde sessizce dedikodu yapmaya çalışan Ömer'e anladım dermiş gibi başımı salladım. Kardeş oldukları fazlaca belli oluyordu. Benim şaşırdığım konu ikisininde komutan olması ve aynı yerde görev yapmaları. "Cihangir komutan diyoruz ancak şimdiki rütbesi seninle aynı. Babası sürgün ettiği için burada er olarak duruyor. " Ömer kimse duymasın diye fısıldarken göz ucuyla karşımdaki masaya ilerleyen ikiliye baktım. Hangisi Kubilay hangisi Cihangir bilmesemde ikiside korkunç derecede sert görünüyordu.
"Vay canına. Babası oğluna niye böyle bir şey yapsın ki?" Daha demin bana sinirle çıkışan Temel dediğimi duymuş ve kıstığı gözlerini bana çevirmişti. Bir an önce karnını doyurup sakinlesin çünkü kavga etmek için yer arıyor ve ben kavga edemem.
"Sessiz ol. " Ömer ağzının dolu olmasını umursamadan sarı kirpiklerini habire kırpıştırıp karşı masamızda oturan ikiliye kısa bir bakış attı. Bedeni korkuyla titrerken hızla bana döndü. "Kimse niye sürgün yediğini bilmiyor. Burada bir çok komutan var ancak kimse ona karşı çıkmıyor. Kardeşi bile. Sanırım rütbesi bizim sandığımızdan da fazla. " resmen erkeklerde biz kızlar gibi dedikodu yapıyor. Bir çekirdeğimiz eksikti resmen.
"Halit yemeğin bitince yatakhaneleri uyar. Yıkadıkları çamaşırlar camlara asılmayacak. " aniden bizim masaya dönen ikili ile gözlerimi hızla kaçırdım. Neyse ki benimle konuşmak yerine Elazığ'lı Halit ile konuşuyordu. Halit gerilirken emredersiniz komutanım diye yemekhaneyi inletti. Gözlerim iri iri adama bakmaktan başka bir şey yapamadım. Ben o sesi kendimi parçalasam bile çıkaramam.
"Çamutanım ha şuraya yeni uşak celdiy. " Temel'in araya girmesiyle zaten iri iri olan gözlerim hızla onu buldu. O kadar iri yarı erkeğin arasında ufak bedenim görünmezken şimdi bütün gözler bana dönmüştü. Asla cesur bir kız olmadım ve şimdi korkudan içime kaçmış durumdaydım.
"Buraya gel asker. " duyulan sert sesle olduğum yerde dahada küçüldüm. Allah'ım ne olur beni çağırmamış olsun. Ömer bana dirsek atınca ürkek gözlerimi ona çevirdim. Dudak hareketi ile gitmemi söylüyordu. Herkes yemeği kesmiş beni izliyordu. Kimi halime acıyor kimide durumdan zevk alırmış gibi sırıtıyordu.
Dizlerim korkudan titrerken gözlerim bir an olsun yerden kalkmamıştı. "Çabuk ol asker. " şimdi daha yüksek çıkan sesiyle bilinçsizce adımlarımı hızlandırıp masalarının önünde durdum.Bakışlarını hissetsemde yaşadığım korkudan kafamı kaldırıp bakamıyordum. Ya fırçalarsa. Bildiğim kadarıyla komutanın ne derse susmak zorundasın.
"Başını kaldır ve kendini tanıt asker. " şimdi ki sesini sadece ben ve yakın masadakiler duymuştu. Sesinde ki emir veren tona boyun eğip titreyen ellerimi iki yanımda yumruk haline getirip kafamı kaldırdım.
"Şey ben. Benim adım Selim. Muştan geliyorum. " karşımdaki adamın kaşları çatılırken daha demin yanımda oturan Ömer'e öfkeli bir bakış attı. Kesin yanlış bir şey yaptım. Adam yemeğini yemeyi kesip oturduğu yerde ayaklandı ve baş hareketi ile Ömer'i çağırdı. Bu arada gözlerim masadaki ikinci bedene kaydı. Kahve gözleri sertçe benim gözlerime bakarken hata yaptığıma emin oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEVAHİR +18 (Ara Verildi)
Novela JuvenilErkek bedenine saklanmaya çalışan bir kadının hikayesi... ☆☆☆ Selin, içinde filizlenen canı öğrendiğinde yürüdüğü yolun dikenleri artmıştır. Öğrendikleri karşısında, arkasına bile bakmadan kaçan dolandırıcı bir satıcının...