Minibüsün sarsıntılı hali son bulurken yorgun ve kızarmış gözlerim hem korku hemde kurtuluş yerim olan yere kaydı. Sonunda gelmiştim.
Ağlamaktan harap düşen bedenimi uyuşukca oturduğum yerden kaldırdım ve paytak adımlarla iki basamağı inip benim gibi inen adamlara bakmadan valizimi verecek olan adama doğru ilerledim. Siyah valizimi verirken gözleri kızarmış ve şişmiş yüzümde dolandı. Ancak ana kuzusu olduğumu düşünmüş olmalı ki geçer gibisinden anlayışla gülümseyip minibüse bindi.
Bense erkeklerin hunharca bağırmaları ve arkadaş olma çabalarını göz ucuyla izleyip ürkek adımlarla girişe doğru ilerledim. Çoğu erkeğin korkulu rüyası olan bu askerlik işinin benim kurtuluşum olduğunu bilmeden adımlarımı atıyordum. Taki önüme çıkan asker üniformalı adama kadar.
"Orada kimliğini göster öyle içeri geç. " yüksek çıkan sesi yüzünden irkilip dudaklarımı birbirine bastırdım. Bunu bağırmadan söylese de yapardım ki. Bana ağır gelen valizimi sürüklemeye çalışırken gözlerim arkamda ki erkeklere kaydı. Daha yeni tanışmalarına rağmen fazla samimi duruyorlardı.
"Kimlik. " küçük kulübede duran adamın bana seslenmesi ile gözlerimi ona çevirip bana tıpa tıp benzeyen ikizim Selim'in kimliğini uzattım. Elimdeki kimlik sertçe çekilirken kafamı önüme eğip valizimi sıkıca tuttum. İtiraf etmek istemesemde deli gibi korkuyordum. Burada yaşayacaklarımdan çok babamın beni bulmasından korkuyordum.
"Geç. " önüme doğru atılan kimliği hızla kendime çekip fotoğrafa baktım. Dışarıdan bakan kimse benim Selim olmadığımı anlamazdı. Göğüslerim ve malum bölgem harici tamamen erkeğe benziyordum. Ergenlikten sonra kızlara göre daha kalın, erkeklere göreyse daha ince bir sese sahiptim. Tabi biraz gür çıkarınca erkek olduğum tamamen anlaşılıyordu.
Aniden esen rüzgarla üstümdeki monta daha çok sarıldım. Minibüste terleyen bedenim ve kısa saçlarımın dipleri titrememe sebep olunca valizin tekerleklerinin taşlı zeminde bıraktığı sesi umursamadan hızlı adımlarla ilerlemeye başladım.
Tam nereye gideceğim diye merakla binalara bakarken bana doğru koşarak gelen benim boylarımda ki çocuğu fark ettim. Dışarının soğuğuna rağmen kızaran yüzünü umursamamış elindeki beyaz kağıdı sallıyordu. Uzaktan bile belli olan mavi gözleri parlarken içten bir gülüşle yanıma geldi.
"Biraz beklersen diğerleride gelsin. Kimler gelmiş işaretleyip yerlerinize götüreyim. " gözlerim kolundaki simgeye kaydı. Simgeye bakınca aklıma kanatlarını açmış bir kuş görüntüsü kazındı. Kırmızı rengi es geçersek bunun ne anlam ifade ettiğini anlayamadım. Burada bir rütbesi olduğunu anlamıştım ancak rütbesinin ne olduğunu anlamamıştım.
Hala beklentiyle bana bakan çocuğa kafamı çevirip başımı bir kez olumlu anlamda sallayıp gözlerimi kaçırdım. Sanki gözlerime biraz uzun bakarsa kız olduğumu anlayacakmış gibi hissediyordum. Montumun içine biraz daha sığınırken gelen erkeklere bakan çocuğu incelemeye aldım. Yirmilerinin başında olan çocuğun sarı saç tutamlarının yanında hastalıklı gibi beyaz bir teni vardı. Gerçi hasta olsa askere almazlar.
Sakalsız yüzü, yuvarlak çene hattı ve çok hafif çekik gözleriyle fazla tatlı duruyordu. Evet yakışıklı değilde tatlı duruyordu.Daha demin kapının önünde ki gürültü şimdi azalmış ve bize doğru yaklaşan kalabalık merakla etrafı incelemeye başlamıştı. Gözlerimi onlardan kaçırıp derin bir nefes aldım. Beş kişinin olduğu grup sonunda yanımıza gelirken yanımda bekleyen sarışın çocuk hala tatlı gülüşüyle bizleri inceliyordu.
"Sırayla adınızı söyleyin. Sonrada sizleri kalacağınız yatakhanelere götüreyim. " bu soğuğa rağmen enerjik çıkan sesini benim gibi yeni gelenlerde yadırgamıştı. Sarışın çocuğun gözleri bana kayınca irkilip hızla gözlerimi kaçırdım. "İlk senden başlayayım. " yumuşak ses tonuyla kaçırdığım gözlerimi yeniden ona çevirdim. Sesi benden bile inceydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEVAHİR +18 (Ara Verildi)
Teen FictionErkek bedenine saklanmaya çalışan bir kadının hikayesi... ☆☆☆ Selin, içinde filizlenen canı öğrendiğinde yürüdüğü yolun dikenleri artmıştır. Öğrendikleri karşısında, arkasına bile bakmadan kaçan dolandırıcı bir satıcının...