Su'dan
Nasıl olsa yarın bir bahane uydurur gitmem mi demiştim? Ahhh hayır. Şu an annemin yoğun baskıları üzerine sokağın başında durmuş ileri bakıyordum. Evet sabah kendimi kötü hissettiğimi söylemiştim. Ama annem yemedi tabi. Beni yataktan resmen kazıyarak gönderdi.
Anlamadığım Annem normalde insanlara kolay güvenmezdi. Bu tanımadığımız insanla ise aşırı güveniyodu.
Bindiğüm taksi bana hiç yabancı gelmeyen bir sokakda durunca Eylül'ü aradım. Annem ne ara numarasını aldıysa bana ona ulaşmam için vermişti. Numarayı arayarak kulağımı götürdüm. Ama daha eylül yanıt vermeden başıma şiddetli nir ağrı saplandı ve kulaklarım uğuldamaya başladı. Gözlerimi hızla açıp kapatarak kendime gelmeye çalıştım.
Eylül evi tarif ettiğinde zaten evin önünde olduğumu anladım. Binanın önüne gelerek zile bastım. Kapı açıldığında içeri girerek giriş kattaki dairenin önünde beni bekleyen eylülün yanına gittim.
____________________
Yazar'dan
Genç kız eylülle birlikte eve girdiğinde burnuna yemek kokuları dolmuştu. İştah açan kokular karnının guruldamasını sağlarken su utanarak başını aşağı eğdi. Evden cıkmadan önce doğru düzgün yeseydi böyle olmazdı şimdi. Eylül yanlızca gülmüş ve ilerlemesi için eliyle ileriyi göstermişti.
-geç hadi annem sen geliceksin diye masayı donattı en sevdiğin şeylerle. Dedi.
Su kafasını kaldırarak eylüle baktığında, Eylül anlık olarak kırdığı potu farketmiş ve toparlamaya çalışmıştı.
-yani dün annen demiş. Neyse sonrada sahile ineriz abimlerde orda onlarlada tanışırsın. Olurmu su abla.
Dedi.
Su içten bir şekilde gülümsemiş ve kafasını sallamıştı. Anlamadığı bir şekilde bu evde kendini huzurlu hissediyordu. Sanki daha önce de gelmiş gibiydi. Eylülle birlikte mutfaha geçtiklerinde selin hanım içten bir şekilde su ya sarıldı. Ah ne çok özlemişti bu kızı. Gözleri yaşarmaya başladığında suya farkettirmemek için geri çekildi ve yemeği getirmek bahnesiyle arkasındaki mutfak tezgahına ilerledi.Masaya oturduklarında gerçekten de su'yun önünde sevdiği tüm yemekler vardı. Mantı, elmalı tart, patates kızartması, yaprak sarması, kıymalı börek, patates salatası... masada bir kuş sütü eksikti neredeyse. Genç kız cekingence tabağına bir iki şey koymuştu aslında. Ama selin hanım onlar sana yetmez diyerek genç kızın tabağını tıka basa doldurdu. Su selin hanımın bu anaç tavrına yanlızca gülümseyerek karşılık verdi. Genç kız yemeğe başladığında, yemeklerin tadının çok eskiden hatırladığı bir şeyi andırdığını fark etti. Ama ne olduğunu hatırlayamadı su. Sanki daha önce bu yemekleri yemiş hatta ortamda bulunmuş gibiydi.
Harika bir yemek ve bol kahkaha sohpet sonrasında, su ve eylül ayakkabılarını giyerek çıktılar evden. Sokakta yürürken etrafı izliyordu su. Çok samimi gelmişti burası ona. Daha önce buraya yada bu tür yerlere hiç gelmemiş olmasına rahmen sevmişti burayı. Telefonunu cıkararak eylüle caktırma'dan sokağın güzel bir fotarafını çekti. Aklına yanlızca buranın bir resmini cizmek gelmişti. Birkaç dakikalık yürüme mesafesinde sonra deniz kenarına ulaştılar. Denizin tuzlu kokusu genzine dolmuştu kızın. Bu kokuyu her zaman sevmişti zaten. İskeleye yaklaştıklarında önce 2 kız gördü. Biri mor ve küt saçlı, sevimli bir kızdı. Uzun simetrik hırkası püsküllü eteği ve renkli t-shört'ü ile aykırı bir hali vardı. Diğer kız ise siyah saclı, uzun boylu bir kızdı. Siyahlı kızın hemen yanında bir adam vardı. Üçlünün karşısında ise iki kişi duruyordu. Ama yüzleri dönük olduğundan görmemişti su onları. Yanlarına gittiklerinde Eylül önce mor saçlı kızı gösterdi.
-Aylin abla
Sonra diğer kızı,
-melek abla
Yanlarındaki cocuğu gösterdi.
-can abi.
Sonra yönünü değiştirerek sırtı dönük olan ilk cocuğu işaret etti. Sarı saçlı kahverengi gözlü bir çocuktu.
-mert abi.
En son gösterdiği cocukla göz göze geldiğinde bir an için durmuştu sanki dünya. Orman yeşili gözlerine baktı genç kız. İçinde kaybolurcasına. Tuhaf bir his doldurdu tüm vicudunu. Ama rahatsız olmuştu bu histen. Eksik bir şey vardı sanki. Gözlerini kaçırdı derin yeşillerden,
-Ve bu da abim deniz. Dedi Eylül.
Su hepsine gülümseyerek adını söyledi. Kısa bir tanışma faslından sonra bir süre orda oturdular. Ama o kadar konu konuşulmasın rahmen su odaklanamıyordu. Sürekli aklı karışıyodu. Nefesinin sıklaştığını fark ettiğinde izin isteyerek ayrıldı yanlarından. Midesi bulanmaya başlamıştı. Yolun kenarından geçen taksiyi durdurdu. Taksiye binerek evinin adresini söylediğinde kalp atışları hiç bilmediği kadar hızlı atıyordu.Yol nasış geçti anlayamadı bile. Eve geldiğinde kendini hızla odasına attı. Yatağa atlayarak gözlerini sıkıca kapadı. Yine yeşiller gelmişti gözünün önüne. Sanki bişey anlatmaya çalışıyordu o bakışlar. Yardım istiyordu sanki. Düşündükce baş ağrısı artmıştı. Odasından cıkarsak çalışma odasına geçti. Müzik çalarından sevdiği bir şarkıyı açarak tuvalini ve boyalarını hazırladı. Aslında resmini çekmişti sokağın. Ama iğtiyaç duymadı telefonuna çünkü o sokakta, sahilde sanki hep aklının bir kenarındaydı. Gözlerini kapatarak gün içinde yaşadığı herşeyi teker teker hatırlmaya çalıştı. Sonra çizmeye başaldı. Saatler süren cizimden sonra geri cekilerek resmine baktı genç kız. Her ayrıntısıyla o sokaktı. Duvardaki resme kadar aynı cizmişti. Resmin üst köşesine bakışları kaydığında ne zaman cizdiğini bilmediği yeşillerle karşılaştı. Yeşil gözler... Şaşkınlıkla geri adım atarken tekrar gözü kararmıştı genç kızın. Sendeleyerek kendine geldiğinde odadan cıkmak için hızla arkasına döndü. Ama daha bir adım atmadan aynadaki yansımasını takıldı gözleri. Eli yavaşca burnuna giderken korkuyla burnundan akan kana bakıyordu...
Deniz (temsili)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rengarenk
ChickLitHer gidiş bir kaybediş değildir. Ve bazen kazanmak için, Önce kaybetmek gerekir... Hatırladığımızı sandıklarımız unuttuklarımızın küçük bir parçasıymış sadece. Boşa geçen iki yılı bizimle yeniden yazmaya varmısınız?... İyi geceler canım derdin...