Aile Yemeği

28 5 1
                                    

Kafamı koltuğun sırtlığına yaslıyarak gökyüzüne baktım. Terasta oturmuş düşnüyodum.  Hem melek hem benim için çok büyük bir fırsat gelmişti ayağımıza kadar . Ve bunu ikimizde sonuna kadar kullanıcaktık. Masanın üzerindeki içeceğimden bir yudum aldım. Soğuk meyve suyu boğazımdan aşağı akarken, derin bir nefes aldım. O sırada annem seslendi arkamdan,
-su misafirler geldi. İn hadi aşağı. Dedi.
-geliyorum. Diyerek oturduğum yerden kalktım.
    Herkes gelecekti. Bizimkilerle büyük bir aile yemeği yiyecektik.  Terastan çıkarak alt kata indim. Yemek odasına girdiğimde herkes gelmişti bile. Denizin yanındaki boş sandalyeye otururken herkese selam vermeyi de atlamamıştım. Deniz ayağıyla ayağımı dürttüğünde yüzüne baktım. Gülerek karşısında oturan eylülü işaret etti. Eylül elindeki telefona iyice gömülmüş, gülerek biriyle mesajlaşıyodu.  Fısıldayarak,
-ne yapıyo o? Dedim.
-cenkle konuşuyo. O mutlu. Hiç olmadığı kadar hemde.
- kabul ettinmi onları?
-evet. Yani kardeşim iyi. Ama bak su sen şahidimsin o adam kardeşimi üzerse öldürürüm onu.
-tamam şahidim. Dedim ama derken bile yandan gülüyodum. Deniz kimseye  kolay kolay zarar verecek biri değildi. Gerçe iş sevdiklerine gelince ne olucağı belli olmazdı ama.
Biz konuşurken esma teyze yemekleri dahıtmış ve oda masadaki yerine oturmuştu. Önümdeki en sevdiğim çorba olan mercimek çorbasına büyük bir iştahla baktım. Daha ilk kaşığı ağzıma götürüyodum ki ece konuşmaya başladı.
-sevgili ailem! Ben diyorum ki biz gençler bu yaz tatilini karadenizde geçirelim babannemlerin çiftliğinde . Ne dersiniz? Dedi.
   Ben de karadenizliydim. Ançak en son küçük bir çocukken gitmiştim trabzona. Sonra gidememiştim. Ama ece benden birazdaha şanslıydı. Çünkü babannesinin çiftliği vardı. Ve her yıl gidiyodu. Karadenizli olduğum halde oradaki güzellikleri bile görme fırsatım olmamıştı. O yüzden bu fikir bana çok iyi gelmişti. Kafamı sallıyarak onayladım eceyi.
-çok iyi fikir. Dedim.
Diğerleride bu öneriyi beyenmişti.
-ama ben gelemem ki. dedi. Melek.
   Doğru tamamen unutmuştum. Meleğin yaz boyu sürecek  olan bir eğitimi vardı. O yüzden gelemezdi.
-kursum. Dedi melek.
   Canın yüzü düşmüştü anında. Ee sevgilisi gelemiycekti. Oda üzülüyodu.
-ben de gelmiyim o zaman abi. Dedi can.
-ya kardeşim gel işte. Dedi mert.
     Melek cana farkettirmemeye çalışsada üzülmüştü. Anlaşılıyodu bu. Ne diyebilirdim ki, herkes tatildeyken hem tek kalıcaktı, hemde sevgilisini göremiycekti. Bende olsam sevgilimin gitmesini istemezdim. O yüzden cana bakarak,
-sen kal istersen meleği tek bırakma. Bir gün birliktede gideriz. Dedim.
   Gülümseyerek cevap verdi can.
-aynen. Dedi.
  Melekle gözgöze geldiğimizde minnetle gülümsüyodu.
-o zaman bugün biletleri alalım hemen yarına 6 kişilik okeymi? Dedi ece.
-tamam. Dedik hep bir ağızdan.
   Tabi o sıra babamla göz göze gelmiştim.
-acaba ben gönderiyorum mu kızımı? Dedi.
- ya baba ne olur. Dedim.
Ama babam cok çitti duruyodu. Dudaklarım aşağı sarktığında babamın gülmemek için kendini kastığını farkettim.
-yaa babaaa!  Dedim.
  Kaşlarımı çatsamda yüzümdeki sırıtış eksilmiyodu.
Masadaki herkes kahkaha atmaya başlamıştı. Kocaman sofrada birbiyle alakası olmayan bir sürü insandık. Ama biz bir aile olmuştuk. Sıcacık bir hava vardı ortamda. Esma sultanın hazırladığı enfes yemeklerle harika bir akşam yemeği geçirmiştik.

________________

Gecenin ilerleyen saatlerinde genç kız tekrar terasa cıkmış temiz hava alıyodu. Yemekten sonra salonda oturup konuşmaya başlamışlardı. Su ise daraldığı için terasa çıkmıştı. Gökyüzündeki yıldızları izlerken üşüdüğünü farketti genç kız. Hafif titrerken kollarını vücuduna sarmış ellerini aşağı yukarı hareket ettirerek ısınmaya çalışıyodu.
  Bu arada suyun terasa çıktığını farkeden deniz,koltuğun kenarındaki şalı alarak suyun peşinden ilerledi. Tahmin ettiği gibi üşümüştü su. Zaten ne zaman bu şekilde cıksa üşürdü. Ama sırf annesi bişey demesin diye üşümedim hava sıcaktı derdi. Bazen ise soğuk gerçekten iyi gelirdi kıza. Daha iyi düşünmesini sağlardı. Çok iyi biliyodu bunu deniz. Kızın arkasından yaklaşarak elimdeki şalı omuzlarına bıraktı suyun.
  Su omuzlarına bırakılan şalla bakışlarını gökyüzünden çekmiş denize bakmıştı. Yine çakışmıştı gökyüzü mavileri ve orman yeşilleri.
-yine ne düşünüyosun? Dedi deniz.
-hiç sadece hava almak istedim. Dedi su.
   Anladığını belli eden mırıltılar çıkaran deniz ellerini cebine sokmuş ileri geri sallanıyodu. Su da aynı deniz gibi sevgilisini çok iyi tanıyodu. Ve deniz küçüklüğünden beri ne zaman bir şey söyliycek ama nasıl başlıyacağını bilemiycek olsa böyle sallanırdı. O yüzden su denize yardım etmek istedi. Ve önce o konuştu.
- ne söyliyceksin? Dedi.
-piyona çalmak istedim bir anda. Dedi deniz.
  Dudaklarını büzerek denize baktı su.
- bana neden söylüyosun ki. Piyonan çatıda. Dedi su.
-ben piyona çalmak istiyorum. Ama tek başıma değil eskisi gibi seninle düet yapmak istiyorum dedi.
Buda en büyük alışkanlıklarıydı. Yani eskiden. her hafta ikisi illa bir kere düet yaparlardı. Ve tüm herkes bu düetleri bildiğinden onların şarkı söyliyeceği günü iple çekerlerdi. Çünkü sesleri birleşince insanın içine işleyen şarkılar söylüyolardı. Ve evdeki herkes bu şarkıları dinlemek için can atıyodu. Gülümseyerek kafasını salladı su.
-hadi gidip çalalım. O zaman. Dedi.
  Denizle birbirine gülümseyerek terastan çıktılar ve üst kata çatıya cıktılar.
Çatıya girdiklerinde deniz piyonanın başına geçti. Su önce ışıkları kapayarak duvardaki aydınlatmaları açmıştı. Ortamı loş bir ışık aydınlatırken bu daha da romantiklik katıyodu. 
Su  duvarda asılı olan gitarı eline alarak denizin karşısındaki tabureye oturdu. Önçe deniz başladı piyonayı çalmaya. Sonra su gitarla eşlik etmeye başladı. Ve su şarkıya başladı.

Sen yağmuru çok seven küçüçük şey,
Ben kendine geç kalan bir kadın.
Beni sevmesen de görmesen de
Hayat sürerdi yine
Ama kendimi sevmezdim şimdiki kadar

İkili göz göze geldiği  an gülümseyerek devam ettiler. Ama bu sefer söyleme sırası denizdeydi.

Beni seçmesende yok desen de
Ateş yanardı yine
Ama gülmeyi bilmezdim şimdiki kadar.

Deniz piyonanın tuşlarını daha da sesli çalmaya başlamışken bu sefer birlikte söylemeye başladılar.

Birden geldin aklıma.
Yakıverdin ışıkları
Hayret ettim kalbime bazen mutluluktan.

İki kere tekrarlamışlardı bu kısmı. Sonra deniz piyonayı çalmayı bırakmış yanlız su gitarı çalmıştı.
Tekrar denizde piyonayla eşlik etmeye başladığında bu sefer deniz başlamıştı söylemeye.

Sen kalbime denk gelen küçüçük şey
Ben kendini aşk sanan bir adam.

İki gençin sesiyle diğerleride çatıya çıkmıştı. Hepsi deniz ve suyun karşısında durarak dinlemeye başladılar iki gençi. Suyun Ablası  eniştesine sarılmış hafifce sallanıyodu. Bir yandanda yüzünde gülümseme eksik olmuyodu tabi.

Beni sevmesende görmesende
Ama kendimi sevmezdim şimdiki kadar

Sonra su söylemeye başladı.

Beni şeçmesende yok desende
Güneş doğardı yine
Ama gülmeyi bilmezdim şimdiki kadar.

Sonra tekrar birlikte söylemeye başladılar. Birbirlerine gülümseyerek şarkıyı bitirdiklerinde, odadaki herkes alkışlamaya başlamıştı.

-sizi bu şekilde görmeyi özlemiştim. dedi. Aylin.
  Gözleri yaşarmıştı genç kızın. Su ilk unuttuğunda onları aylinde diğerleri gibi bir daha bu mutlu anları yenileyemiyeceklerini sanmıştı. Ama şimdi herşey düzelmişti. Serhat sevdiği kıza sarılarak gözündeki yaşları sildi. Evet ağlıyodu aylin. Ama göz yaşlarının tek nedeni mutluluktu.
Tabi sadece aylin değil odadaki herkes duygulanmıştı.
   
    Güzel şeydi aşk ama gerçekten seveni bulduğunda.
    Güzel şeydi arkadaşlık ama onun için ağlayabilecek insanlar bulduğunda.
    Güzel şeydi yaşamak ama uğruna herşeyi feda edebilecek insanlar olduğunda...




Rengarenk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin