Hayat ne tuhaftı. Bir vardık bir Yok.
Bu gün yanımızda olanların yarın olup olmayacağını bilemiyoduk. Oysa daha bir kaç gün önce elimden tutan sarılan minik bir beden vardı kuçağımda. Çabuk bağlanmıştım. Sanırım annelik dedikleri böyle bişeydi. Doğurmadığım kuzum olmuştu bulut. Ve onu kaybetmek yıkmıştı beni.
İnsan oğlunun en kötü özelliğihiydi sevmek. Çünkü hep cok seven cok kaybediyodu.
Gözlerimi kapayarak unutmaya yüz tuttuğum toprak kokusunu düşündüm. İlk günler kabuslar görmüştü. Ne zaman o bukle bukle saçlarını okşasam rahatlar ve huzurla uyurdu. Şimdi kimim saçlarını okşıycaktım ben?
Mininnacık bir mezardı önünde durduğum mezar. Küçük ve soğuk toprak... İçimi titretiyodu. Cenaze namazı yeni kılınmıştı. İnsanlar dağılırken ben sona kalarak veda etmek istemiştim minik kuzuma.
Yere diz çökerek soğuk toprakta ellerimi gezdirdim.
-bulutum. Özür dilerim. Koruyamadım seni. Oysa sen en çok bana güvenmiştin. Oysa sen en çok bana sığınmıştın. Keşke beni istemeseydin kuzum. Diyerek tekrar hıçkırıklarımı serbest bırakmıştım.
Taki biri omzuma dokunana kadar. Annem yanıma diz çökmüştü. Beni göğüsüne bastırarak ağlamamın dinmesini bekledi. Hıçkırıklarım kesildiğinde başımın üzerinde öperek konuşmaya başladı.
-annem. Susuma. Konuş. Yapma bunu kendine.
- anne canım açıyo. Sanki içimden bir minik canı almışlar gibi. Anne ben bulutu kendi cocuğum gibi görmüşüm. Ben ona çok bağlanmışım. Gittiğinde daha çok anladım.
- bebeğim. Geçicek demek istiyorum sana. Ama geçmiycek. Alışacaksın. Kızım hergün insanlar sevdiklerini kaybediyo. Ama herşeye rahmen yaşıyo. Bak senin yanında da bir sürü insan var. Sende alışacaksın. Hem çok küçüksün. Daha çok şey yaşıyacaksın.
-anne. Ah anne...
-ağla bebeğim. Ağla. Rahatla.
Tekrar yaşlar gözlerimden akmaya başlamıştı. Biraz o şekilde anneme sarılarak durdum minik mezarın başında. Annem beni düşünmem için yanlız bıraktığında da öylece bekledim. Gözümün önüne onu ilk bulduğumuz gün geliyodu. Kanlar içinde... Bu küçücük çocuğa öz abisi yapmıştı bunları. Büyük bir nefret kapladı içimi. Böyle insanlar yaşamayı haketmiyodu. Bulut son umut olarak dedemi bulun demişti. Ah kurtuluruz demişti. Ama o yoktu ya artık.
Buz gibiydi toprak üşürmüydü acaba bulut. Soğukmuydu orası? Yanlız kalmaktan korkarmıydı?
Ah o çocuğun annesine iğtiyacı vardı. Belki şimdi annesi ve babası yanındaydı. O zaman mutlu olurdu öyle değilmi. "Lütfen allahım. Lütfen sen onu ailesinin yanına gönder. Ne olur mutlu olsun o. Lütfen."
" dedemi bul" sözleri kulağımdan uzaklaşmıyodu bir türlü. Kimdi bulutun dedesi? Sanırım bulutun son istediğini ne pahasına olursa olsun gerçekleştircektim. Ama önce yapmam gereken bişey vardı. Cebimdeki telefonu cıkartırak asistanımı aradım.
- alo?
-su hanım.
- emel vakfın açılış partisi için isim hazırlıkları tamamlandımı?
-evet efendim herşey hazır.
-pekalla vakfın ismi değişicek. Gidip son değişiklikleri tamamla.
-ama efendim yetiştireme...
-yetiştir.
-peki efendim. İsmi ne olucak?
- bulut umut vakfı...Telefonu kapatarak cebime koydum. Sonra bir kaç adım geri cekildim. Derin bir nefes alarak son bir kez baktım Minik mezara. Ve arkamı dönerek hızla çıktım mezarlıktan.
_________________
Aradan geçen bir kaç günde su vakfın işleriyle uğraşmış, üniversiteye gitmiş, ve bulutun dedesini araştırmıştı. Bulmuştuda.
Cengiz ayvalı büyük bir iş adamıydı. Gerçe sonra tüm mirasını oğluna yani bulutun babasına devrederek ciftlik evine cekilmişti. Belkide artık sakin bir hayat istemişti adam. Şimdi oraya gidiyodu su. Cengiz beyle yüzleşmeliydi. Tek başına gitmek istediğinden kimseye haber vermemişti. Bir kaç hafta önce babasını zorla ikna ederek eğliyet almıştı. O yüzden rahattı. Babasının siyah spor arabasıyla gidiyodu istanbulun dışında sessiz bir yerde olan ciftliğe.
Kocaman bir ciftliğe gelmişti. Ana girişten arabayla girmiş bir 1 km kadar ilerledikten sonra evin önüne varmıştı. Arabadan inerek yanına gelen korumaya uzattı anahtarı. Asistanına cengiz beyle görüşmek için randevu aldırmıştı. O yüzden biliyodu herkes kızın geleceğini. Evin kapısını çaldığında orta yaşlı bir kadın açtı kapıyı. Belliki evin hizmetcisiydi. Gülümseyerek salona kadar eşlik etti. Hizmetçi odadan cıktıktan bir kaç dakika sonra cengiz bey gelmişti.
-buyrun benimle konuşmak istemişsiniz? Dedi yaşlı adam.
- merhaba ben su. Sizinle torununuz hakkında konuşmak için geldim.
-torunum? Ahmet mi?
- hayır bulut?
-bulut? Ne oldu kızım. Sen nerden tanıyosun onları.
-oğlunuzu ve torunlarınızı en son ne zaman gördünüz?
- 1 ay oldu. Eeee yeni nesilin büyüklerine hiç hürmeti yokki.
Yaşlı adamın son dediğiyle bulut ve ailesinin başına gelenlerden haberi olmadığını farketmişti su. Ama böyle bişeyi nasıl söyliycektiki? Bir acı haber vermek zaten zorken şimdi 3 acı haber vermesi gerekicekti. Derin bir nefes aldı genç kız. Ve en başından beri bildiği herşeyi anlattı adama. Bulutu bulmalarından bu güne kadar. Sözleri boyunca bir kere bile lafını bölmemişti adam. İşin tuhaf tarafı bir tepkide vermemişti.
- böyle işte. Ben gerçekten çok üzgünüm. Dedi su. Gözünden akan yaşları elinin tersiyle silerek.
Bu arada yaşlı adamda ilk şoku atlatmış olmalı ki ağlamaya başlamıştı.
- nasıl? Ahmetim nasıl yapar bunca şeyi. Ailesine nasıl kıyar? Para uğruna aklım almıyor kızım.
- cengiz bey yanlış anlamayın ama ben ahmetin mantıklı ve doğru düşünebildiğini düşünmüyorum.
Yaşlı adam kafasını yavaşca sallıyarak onayladı genç kızı.
- belkide haklısın. Teşekkür ederim kızım. Buluta olan sevgin gözlerinden okunuyo senin.
-evet efendim.
-belliki işleri ele almanın zamanı çoktan gelmişte geçiyo. Ha ne dersin.
Ne demek istediğini anlamadığı için su sadece tebessüm etmişti.
-ben artık gidiyim diyerek ayaklandı genç kız.
-tabi kızım. İznin olursa vakfın açılışına gelmek isterim.
-tabi sizi aramızda görmekten çok mutlu oluruz.
- şimdilik görüşmek üzere o zaman...Merhaba. Bulutun aramızdan bu kadar erken ayrılmasına neden olduğum için özür dilerim. Ama hikaye ilerlemeliydi. Öyle değilmi?
Evet bende yazarken çok üzüldüm. Henüz yeni aramıza katılmıştı bulut. Hatta bi ara acaba finalde su bulutu evlat edinse falan diyede düşündüm. Ama bu konuyu tıkıycaktı. Farklı olmasını istedim. Unutmayın hayatta yaşam ve mutluluk olduğu kadar ölüm ve mutsuzlukta vardır. Hem ne demişler, allah bir kapıyı kapar bir kapıyı açar. Bulut açı bir şekilde gitti. Ama giderken henüz kimsenin bilmediği kadar büyük bir hediye bıraktı suya...Pekalla nasıl buldunuz bölümü?
Umarım beyenirsiniz.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rengarenk
ChickLitHer gidiş bir kaybediş değildir. Ve bazen kazanmak için, Önce kaybetmek gerekir... Hatırladığımızı sandıklarımız unuttuklarımızın küçük bir parçasıymış sadece. Boşa geçen iki yılı bizimle yeniden yazmaya varmısınız?... İyi geceler canım derdin...