Hafif esen rüzgar dışarıdaki ağaçları sallıyodu. Neredeyse yılın sonundaydılar. Aralık ayında olmalarına rahmen sıcak güneş ışınları heryeri aydınlatıyodu. Sabaha kadar oturan ve konuşan gençler anca öğleden sonra kalkmışlardı yataklarından. Esma hanımın hazırladığı harika kahvaltıyla nefis bir yemek yemişlerdi. Sonra can, Aylin ve melek üniversiteye giderken, mert görüntüleri babasına götürmek için cıkmıştı yola. Yanlız deniz ve su kalmıştı. Hala tam anlamıyla konuşmuyolardı. Belkide gereksizdi bu soğukluk. Ama deniz kendini suçlamaktan vazgeçmiyodu.
Su denizle birlikte eylüllerin yanına gidiyordu. Onlara sürpriz yapıcaklardı. Daha haberleri yoktu çünkü onların. Yol sessiz geçmişti. Denizlerin mahallesine girdiklerinde derin bir nefes aldı su. Özlemişti buraları. Ne çok anısı vardı oysa burda. Gülümseyerek düşündü hatıralarını. Mesela bakkalın çırağıyla mert kavga etti diye, tam da şu an yanlarından geçtikleri bakkalın camını kırmışlardı. Ee tabi gece yarısı camı kırıp kaçanları kimse bulamamıştı. Hoş kimsenin aklınada 10 yaşında 6 çoçuğun böyle bişey yapıcağını gelmemişti. O gün meleklerde yatıya kalmıştı su. Gece hepsi evden kaçıp yapmışlardı bunu. Sırıtması daha da genişleyen su önünde durduklar binaya baktı. Denizler kiracıydı. Ev sahibi denizleri cıkarmaya çalıştı diye binanın duvarına sprey boyayla bişeyler cizmişlerdi. Gerçe bu sefer aileleri yakalamış ve bir sürü azarlamıştı. İşin sonunda suyun ağlamalarına dayanamıyan babası işi denizin babasına ikramiye vermekte bulmuştu. Bu sayede denizler evinde kalmıştı.
Yüzündeki gülümsemeyle kafasını denize cevirdi su. Denizde kızı izliyordu. Sanki suyun yüzündeki gülümseme denizin yüzünede bulaşmıştı. İçeri girdiler. Ve dairenin ziline bastılar. Kapıyı Eylül açmıştı.
-abi? Su abla? Dedi genç kız şaşkınca.
- çekilde içeri girelim dedi deniz. Kapının önünde şaşkınca dikilen kardeşini ittirerek. İçeri girip solona ilerlediler. Su şimdi anlıyodu bu evin ona neden tanıdık geldiğini.
Karşısında Bi şeyleri anlamaya çalışan eylüle döndü.
-Eylül sarılmıycakmısın ablam? Dedi.
Eylül çok iyi biliyordu. Su ona en son iki yıl önce bu ses tonunda konuşmuştu. Ve en son iki yıl önce ablam demişti. Abla... Eylül hem bir kız kardeş istemişti. Zaten bu yüzden küçükken annesine yalvarıp duruyordu. Ama işte olmamıştı bir kardeşi. Onun yerine su ablası olmuştu. Ve suya abla demek eksik tarafını dolduruyodu eylülün. Gözünden akan tek damla yaşı sildi Eylül. Ama hala bir tepki verememişti.
Denizde kardeşinin durumunu farketmiş oturduğu koltuktan izliyordu. Su herkes için önemliydi. Ve onu geri kazanmışlardı.
Eylül hızla suya sarılırken
-abla ! Demişti.
Abla... Ne güzel kelimeydi bu. Eylülün saçlarını okşadı su. Bir abla şevkatiyle. Hem abisi hem ablası vardı suyun. Ama bir kardeş sevgisi, işte onu eylülden bulmuştu.
Saatlerce konuşup durdular. Denizin annesi de geldiğinde eve onada sürpriz yaptılar. Cok heycanlanmıştı kadın. Suya sıkıca sarılmış saçlarını öpmüştü.Bu arada ikinci aşama için cinayet büronun kapısından giren mert hızla babasının odasına dalmıştı. Normal şartlarda bu hareketi babasından bir sürü azar yemesine neden olurdu. Ama şimdi değil. Çünkü şimdi kardeşi gibi olan kız için gelmişti buraya. Babasının önüne bıraktığı kamerayı işaret ederek,
-izle baba. Dedi.
Adnan bey, odaya böyle dalan oğluna kızıcaktı ama birşey farketmişti oğlunun yüzünde. Uzun zamandır görmediği bir coşku vardı. Gözlerinden okunuyordu heyecanı. Bu yüzden oğlunu dinlemiş kamerayı acarak videoyu izlemişti. Videonun bitmesiyle eş zamanlı olarak kafasını kaldırarak oğlunun yüzüne baktı Adnan bey.
-nasıl aldınız bu videoyu dedi.
Akıllıydı mert. Şimdi babasına ilaç içirip konuşurduk dese suçlu kendisi cıkacaktı. O yüzden hikayeyi biraz değiştirdi.
- biliyorsun su iğleşti artık. Kutlama yapmak için bizim çatıkatındaydık. Bu da geldi. Tabi bide elinde bira şişesi vardı. Pis adam alkolik bide baba. Neyse işte o gelmeden önce video çekiliyordu o gelip de sorhoş kafayla herşeyi itiraf edti. Bu arada kamera açık kalmış. Bizse faredince getirdim hemen sana.
Dedi mert. Ee sırf babasının bunu sorucağını bildiğinden. Fatihi cekmeden önce farklı fotoğraflar çekmişlerdi. Daha okula gitmeden sulara uğramışlar bir sürü video çekilip sonra kamerayı saklamışlardı. Sonrası çorap söküğü gibi gelmişti. Hatta fatih biraz ilaçın etkisine girdiğinde melek gizli gizli getirdiği bira şişesini fatihin içeçeğiyle değiştirmişti. Yani videoda da görülüyordu. Fatihin içtiği. Eee ne diyebilirdiki. Onun gibiler hakediyodu bunu.Adnan bey düşünceli düşünceli videoya bakmıştı bir süre. Sonra masasındaki telefonla birini aradı. İçeri giren polis memuruna elindeki videoyu uzattı. Ve ekledi.
- iki yıl önce kaza geçiren su peri dağcı davasını cinayet biraya alıyoruz. Yeni kanıtlar var. Dava tekrar açılıcak.
- emredersiniz amirim. Diyen genç polis geldiği hızla çıkmıştı odadan.
Bu arada mert zaferle gülümsüyordu.Onlar orda dursun bir tarafta da fatih vardı. Şiddetli bir baş ağrısıyla uyanmıştı sabah. Ne zaman suların evinden cıktığını bilmiyordu bile. Ama yatağının yanında bir sürü bira şişesi vardı. Ne zaman içmişti onları. Başındaki ağrıyla kalktı yataktan. Hiç bişey hatırlamıyordu.
Eeee ne demişler, gün gelir herkes suçunun cezasını ceker.
Allah herkese hak ettiğini veriyordu işte.
Şimdi sıra fatihin cezasını cekmesindeydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rengarenk
Literatura FemininaHer gidiş bir kaybediş değildir. Ve bazen kazanmak için, Önce kaybetmek gerekir... Hatırladığımızı sandıklarımız unuttuklarımızın küçük bir parçasıymış sadece. Boşa geçen iki yılı bizimle yeniden yazmaya varmısınız?... İyi geceler canım derdin...