Kıskançlık

40 6 0
                                    

Aşk yıl boyu açan çiçek gibiymiş. Ne kışın haşin soğuhu öldürürmüş, ne baharın rüzgarı yerinden koparabilirmiş ne de yazın kavurucu sıcağı kurutabilirmiş o çiçeği. Dayanırmış asla pes etmezmiş. Dıştan zarif görünüşünün tersine yıl boyu süren zorluklar daha da güçlendirirmiş.
   Sanırım hayattaki her şey böyle. Yani insan ne kadar zorluk çekerse o kadar güçleniyo. Önünde ne kadar engel varsa o kadar direniyo. O yüzden başımıza gelen kötü şeylere yas tutmak yerine bir fırsata çevirip güçlenmek en mantıklısı.
     Zaten su da bunu yapıyodu öyle deyilmi?

Doğum gününün üzerinden 1 ay geçmişti. Vakıf kurulmuş ve yardım çalışmalarına başlanılmıştı. Onun dışında herşey aynıydı. Su ve deniz hala birbirlerine uzaktı. Ama bu sefer kaçan kişi suydu. Deniz ise hiç bişey olmamış gibi Davranmakta ısrarcıydı.
Şimdi 6 genç yine toplanmış bir kafede oturuyolardı. Daha doğrusu 5 i bir masada melek bir masada oturuyodu.  meleğin son 2 haftadır görüştüğü biri vardı. Ve çocukla tek başına buluşmaya gelmekten korktuğu için arkadaşlarınıda istemişti yanında. Orta yolu ayrı masalarda oturmakta bulmuştular. Böylece herhangi bir sorun olursa yardım edebilecektiler. Çok tedirgindi ama melek. Masaya oturduğundan beri iki sürhayi su içmişti. Ama içindeki hararet bir türlü geçmek bilmiyodu. Sonunda cafeye giriş yapan serhat meleğe doğru ilerlemeye başlamıştı. Selamlaşıp otudu ikili yerlerine. Yemekler siphariş edildi yendi. Ama bir türlü kendini rahat hissetmiyodu melek. Canın üzerinden ayrılmayan bakışlarıda huzursuzluğunu etkiliyodu tabi.
   Diğer yandan bu bakışların tek farkında olan melek değildi. Mert de farkın avarmıştıki arkadaşına bakarak,
-  can, kardeşim neyin var senin. Bir tuhafsın geldiğimizden beri. Ayrıca kıza şöyle bakmayı kes tedirgin oluyo.
Dedi masadakilerde konuşmaya kulak kabartmış ve canın cevabını duymak için cana bakmışlardı. Can ise derin bir nefes alarak çattığı kaşlarıyla serhat ı işaret etti.
-bu herifi sevmedim. Yakışmıyo meleğe. Hadi meleyide alıp gidelim. Diyerek ayaklanmıştı. Tabi deniz ve mert canın iki kolundan tutarak otutturana kadar. Kalktığı hızla geri oturtturulan can sinirle masadaki limonatayı başına dikti. Hızla içtiği limonata içini serinletmesi gerekirken sanki geçtiği yerleri yakıyodu.
- can iyimisin? Diye sordu su.
-değilim! Diye hiddetle bağırdı can. Sonra sesinin fazla cıktığını farkederek olduğu yere sindi. Ama kaşları hala çatıktı ve tek odak noktası serhattı.
-can kızma ama sen acaba kıskanıyo olabilirmisin. Dedi aylin.
Sinirli bakışları ayline dönen can,
- ne alakası var saçmalama. Dedi.
  Aylin iki elini teslim olarak kaldırmış,
-demedim var say. demişti.

Bu arada melek gerçekten sıkılmıştı. Geçen İki haftada serhatla iyi anlaşmıştı aslında. Ama iş bir ilişki devresine geldiğinde, serhattan emin olamıyodu. Evet bir arkadaş olarak iyiydi serhat. Ama herzaman en büyük aşkını arayan melek onun doğru kişi olduğunu düşünmüyodu. Bunu serhata uygun bir dille anlattığında serhatta kabul etmişti. Sonuçta ikiside olgun iki insandı. Denemişlerdi ve olmamıştı. Zorlamanın mantığı yoktu. Aradaki saçma resmiye kaldıran melek ve serhat daha rahat konuşmaya başlamışlardı. İki arkadaş gibi. Tabi gülmeleri canı cileden cıkartıyodu. Bunu serhatta farketmişti tabi. O yüzden yan masadaki canı işaret ederek sordu,
- can sana mı aşık?
Yüzü kızaran melek, önce cana baktı sonra serhata. Olamazdı deyilmi. Melek cana küçüklüğünden beri plotonikti. Ama işte asla açılamamıştı. Canın birsürü kız arkadaşı olmuştu. Hatta bazılarını içi acıya acıya melek ayarlamıştı cana. Ama can hiç bi zaman anlamamıştı kızın sevgisini. Cana olan aşkını sadece su ve aylin biliyodu. Canın çok sevgilisi olmuştu evet ama meleğin hiç sevgilisi olmamıştı. Hep bir gün camım onu sevmesini beklemişti. Tabi sonunda umudunu kaybedene kadar. Serhat ilk çıktığı çocuktu. Onunla bile aylinin zoruyla denemişti. Şimdi vazgeçmişken cabın onu sevme iğtimali çok uzak geliyodu.
-h- hayır. Dedi melek. İstemsizce kekelemişti.
  Serhat ise anlamıştı herşeyi. 
-ama sen seviyosun. dedi.
  Şaşkınca serhata baktı melek.
-nasıl anladın dedi.
-çünkü benim ayline baktığım gibi bakıyosun. Dedi.
-aylin mi? Şaşkınfı melek.
-evet. Seninle denememin tek nedeni aylin. Çünkü onu kıramadım. Çünkü ona aşığım. O çok güzel. Kendi gibi. O, öyle işte. Dedi serhat. Şaşkındı melek böyle bişeyi beklemiyodu. Ama aynı zamanda mutlu olmuştu Arkadaşı için.
-o zaman desene biz iki aynı kaderi yaşayan insan sevdiklerimizin karşında cıkmaya zorlanmışız he. Dedi melek.
Gülerek onayladı serhat.
- aana yardım edicem yani aylin konusunda. Tek taraflı aşkın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Dedi melek.
-pekala bende can konusunda yardım edicem.
-o nasıl olucak.
İçiceğinden bir yudum alan serhat yan gözle cana bakarak konuştu.
-orayı bana bırak.
Melek ise gülümseyerek başını salladı ve oda içeceğinden bir yudum aldı.
  Artık aşkı için savaşıcaktı.

_____________

Gece geç saatlerde üç genç kız suyun odasında dedikodu yapıyodu. Su denizi anlatıyo, melek bir yandan canı anlatırken bir yandanda ayline serhatı övüyordu. Su bunu farkettiğinden aylinden gizli bir şekilde sormuştu meleğe. Oda olanları kısaca anlatmıştı. Suda çok şaşırmıştı. Ama mutluydu kardeşi mutlu olucaktı çünkü. Sabaha kadar oturdu üç genç kız. Film izlediler. İçleri cıkana kadar ağladılar. Mısır cips pasta kola çay ayran çiğköfte ve daha sayamıyacağım kadar çok şey yiyerek nerdeyse mide fesadı geçirdiler. İşin sonunda üçüde tuvalette yediklerini çıkarıyodu. Yastık savaşı yaptılar. Cılgınlar gibi aynanın karşında dans ederek şarkı söylediler. Yatakta zıpladılar. Sabaha karşı uyuya kaldıklarında üçüde uzun zaman sonra içlerindeki her şeyi boşaltmış rahatlamışlardı.

Rengarenk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin