"İrena buna bir bakmalısın." dedi Sam. Ona anlamayan gözlerimle baktım,
"Acele et." dedi ve mutfaktan çıktı. Bende onunla birlikte mutfaktan çıktım. Arkamdan Cass'in geldiğini hissedebiliyordum. Beraber bir odaya girdik. Daha önce bu odaya hiç girmemiştim.
"Bilgisayarlar çılgına döndü." dedi.
"O zamanlar da bilgisayar mı kullanıyorlarmış?" dedim aklıma ilk gelen soruyla. Buranın eski bir yapı olduğunu tahmin etmek için, bilgi sahibi olmaya bile gerek yoktu.
"Aslında doğa üstü diyebiliriz. Daha nasıl çalıştıklarını çözemedim.. ama şuan kötü bir şeyler oluyor. Yanıp sönen ışıklara bak. Buralarda tahmin edemeyeceğimiz şeyler oluyor."
"Sanırım ben biliyorum." diye içeri girdi Bobby. İkimizde kapıya doğru baktık. Dean, Bobby ve Cass kapıdalardı.
"Sanırım hepimiz biliyoruz." diye düzeltti Dean. Cass yanıma geldi. Sam ona anlamayan bakışlarla bakıyordu.
"Elisa'yı korumaya geliyorlar." dedi Cass.
"Elisa?" diye sordum.
"Cinsiyetini bilmiyorum. Ama melek olduğunu biliyorum." deyip gülümsedi. "Ve melekler Dünya'ya topluca iniş yaptılarsa, emir gerçekten büyük bir yerdendir." deyip tekrar gülümsedi.
"Gerçek babası, meleğini korumaya, çocuklarını gönderiyor." dedi.
Bütün bunlar Tanrı'nın emri miydi?
Cass bir anda bana sarıldı. İlk başta sarılmak için tereddüt etsemde, daha sonra tedirgin hareketlerle bende ona sarıldım. Gözlerimden akan göz yaşları Cass'in omzuna tüm sıcaklığıyla düşünce, beni hafifçe ittirip omuzlarımdan tuttu. Yüzüme bakmak istiyordu ama, yüzüm eğikti. Kafamı sağa çevirdiğimde Sam'in gittiğini gördüm. Dean ve Bobby'de gitmişti.
"İrena, bana bak." dedi Cass. "Lütfen." diye fısıldadı ardından. Kafamı kaldırmadım. Kaldıramazdım. Şimdi ne diye ağlıyordum? Neye ağlıyordum? Ağlamak için hiç bir sebebim yokken ağlama düşüncesi, bu sefer hıçkırmama sebep oldu. Belki de tüm birikmişlere ağlıyordum. Duygusal yorgunluğumu vücudumdan atmanın bir başka yoluydı bu?
Ben kafamı kaldırmayınca, çenemden tutup yavaşça başımı kaldırdı.
"Şimdi niye ağlıyorsun?" diye sordu. Kaşları kalkmış, gözleri hafiften sulanmıştı. Ağzı açık denilebilirdi, ama açık denilemeyecek kadar kapalıydı. Öyle de tabirsiz kalmıştı.
"İrena bir şey mi oldu?"
Kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Larry mi?" diye sordu. Bu sorusunun altında binlerce anlam yatıyor olabilirdi. Onunla olmak mı istiyorsun? Bebeği istemiyor musun? Sana bir şey mi dedi? Yoksa sana bir şey mi yaptı? Ama hayır, ağlamamın nedeni bunlardan hiç biri değildi.
"Aptal bir ağlama sadece." dedim sesimin güçlü çıkmasını umarak. Ama tabii ki güçlü çıkmamıştı.
"Aptal değil bir nedeni olmalı." dedi ve ellerini omuzlarımdan çekti.
"Ben mi? Ben mi bir şey yaptım?" diye sordu.
"Hayır Cass."
"Dean yolda gelirken bir şey mi söyledi?" diye sordu.
Kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Bana anlatabiliceğini biliyorsun değil mi?" diye sordu. Kaşları biraz daha kalkmıştı. Sorduğu sorunun cevabından kendisi de emin değildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Winchester'ın Kızı
FanfictionBir savaş uğruna yaratılmış beden yine bir Winchester'dı. Ancak tarafını seçmekte özgür olan İrena Winchester savaşın tüm kaderini değiştirmekten habersiz, belkide 'yasak aşk'ı yaşamaktadır