Bölüm 41

192 15 0
                                    

11.sezon 4.bölüm yayınlanacak neredeyse ve ben bu bölümü 11.sezonun ilk bölümünü izledikten sonra yazmaya karar verdim. İlham gelmiyor, ama neredeyse 5.5 K oluşumuz beni motive eden şey. Umarım çok uzatarak sizleri sıkmam. Destekleriniz için teşekkürler:)

-Uzun bir ara verdiğim için bir önceki bölüme yeniden bir göz atmanızı öneririm-

"Burada ruhu bedenine hapsolmuş bir melek ben varım?" Dedi Cass. Babama dönüp baktığımda Dean ve Sam'in bakışlarını üzerimde hissediyordum.

"Ben başka bir bedene geçebilirim, o haklı." deyip omuz silktim. "Ama sanırım öz yapmak bizim işimiz değil ha?"

"Eğer başka avcıların peşine düşmesini istemiyorsak, sanırım... araştıracağız." dedi Sam.

"Öz yaratmak? Yeniden melek olmak?"

Cass sandalyesini geriye doğru ittirip ayağa kalktı. "19 yıl sonra yeniden melek olmak..."

"Kulağa kötü gelmiyor, huh?" Dean'e dönüp baktığımda o da bana bakıyordu. Bakışlarını kaçırıp yeniden Cass'e döndükten sonra,

"Kötü değildir?"

"Bilmiyorum, Dean ama ne olursa olsun... Öz yapmayı bulun." dedi babam. Özüne kavuşmak mı istiyordu, yoksa beni bu tehlikeden kurtarmak mı istiyordu orasını bilmiyordum ama babamı melek olarak görme düşüncesi bile tüylerimi diken diken etmişti.

"Bedenin patlayabilir..." diye mırıldanıp babama döndüm. Mavi gözlerindeki kalkan kalkmış, şefkatle bana bakıyordu. "Ya da patlamaz."

"Ne demek ya da?!" Dean'in sesi sitemle yükselmişti. "Patlayabilirsin ama yine de bu seçeneği göz önüne mi almak istiyorsun? Kafayı mı yedin sen!?"

"Peşinde psikopat bir melek varken kızımı kurtarmak uğruna ölmek kafayı mı yemek oluyor? Konu İrena olsa sen ne yapardın?" Babamın sesi Dean'in sesine oranla daha alçaktı. Çoğu zaman böyle olurdu. Dean çabuk sinirlenen ama erken sönen taraf, babam ise sabırlı taraftı ama  eğer onu kızdırdıysanız bu gerçekten hepimiz için kötü olurdu.

Dean ile bakışlarım birleştiğinde bakışlarını benden kaçırıp,

"Belki de konuşmalıyız Cass, yalnız." Ardından gözleri yeniden benimle buluşup dışarıya çıktı. Babam da ters bir şeylerin gittiğini anlamış olmalıydı ki, buz mavisi gözlerini bana çevirdikten sonra bir alev eritti sanki o buzları. Bir ateş gözlerindeki soğukluğu emmiş, bildiğim "Babam" olmuştu yine.

Bir şey demeden o da Dean gibi çıkıp gitti. Sam'in bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Sam "Tessa." dediğinde bir şey demeden bende kendimi girişten atıp odama girdim. Sam'in bana "Neler oluyor?" sorularını duymak falan istemiyordum, en azından şuanlık.

Büyük yatağa kendimi salar salmaz uyku tüm bedenimi esir almıştı ama şuan ne uyuyacak zamanım vardı ne de isteğim. Masanın üzerinden bilgisayarımı alıp biraz dolandıktan sonra elimde olmadan istemsizce fotoğraflara doğru yöneldim.


Babam ve amcamların, babam ve benim, Todd ve benim, babam ve Todd'un, hepimizin bir arada olduğu fotoğraflar ve bir de annemin amcamlar ve babamla olduğu bir fotoğraf.  Her şeyin eskisi gibi olması için tüm benliğimi verirdim. Eskisi gibi basit küçük avlarla mutlu olduğum zamanlarda olsam her şey daha güzel olurdu. Başımda bir başmelek vardı ve onunla nasıl mücadele edeceğimi bile bilmiyordum. Ben yarı insan yarı melektim sadece. Beni bir yaratıktan uzak kılan tek şey cennetin benim doğumumu istemesiydi ve şimdi beni geri öldürmek istiyordu. Haklıydılar da. Babamı bunun ölüme terk edemezdim. Babamı ölüme terk edemezdim.


Kisa bölüm için gerçekten özür dilerim çok yakinda uzun bölüm yayinlayacağim

Bir Winchester'ın KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin