30.Bölüm

368 27 2
                                    

Etraftaki büyük ceset yığının ortasında oturmuş sadece etrafı izliyordum. Cennet kazanmıştı. Binlerce melek ölmüştü ama arkada milyonlarcası kalmıştı.

Bir meleğin yanıma geldiğini hissettiğimde kafamı kaldırıp gelene baktım,

"Hannah." dedim fısıltıya benzeyen sesimle.

"İyi iş çıkardın." deyip gülümsedi. Kafamı anlayışla salladım. Ayağa kalkmam için elini uzattığında elinden tutup ayağa kalktım.

"2 ay." dedi Hannah. "2 aydır bu gezegendeyiz."

"Ailemi özledim." dedim gözlerimi gözlerine sabitleyerek.

Cass'i özledim.

"Anlıyorum." deyip kafasını eğdi. "Gidebilirsin."

"Savaşta arkamı desteklediğin için teşekkür ederim." dedim kafasını kaldırmasını bekleyerek. Bunları yüzüne söyleme ihtiyacım vardı çünkü bir zamanlar bu meleği Cass'ten kıskanıyordum.

"Senin gücüne ihtiyacımız vardı." dedi gülümseyerek. Anlayışla kafamı sallayıp, gözlerimi kapadım. Gözlerimi yeniden açtığımda sığınaktaydım.

Kimse girişte değildi.

"Cass? Dean? Sam?!" diye bağırdım beni duymalarını umarak. Belki birileri beni duyup yanıma gelirdi?

Ama kimse yoktu.

Odama gidip üzerimdekilerden kurtuldum. Banyoya girip sıcak suyun kaslarımı gevşetmesine izin verdim. Kot şortlarımdan birini geçirip üzerime siyah tişörtlerimden birini giydim. Cass'in tişörtleri de buradaydı. Artık insandı ve ben yokken bir şeyler almış olmalıydı.

Mavi düz bir tişörtü elime alıp kokladım. Ter-kahve-parfüm karışımı bir şeyler kokuyordu.

Belki artık o da avlanmaya gidiyordu? Peki ya bebeklerime kim bakıyordu?

Üzerimdeki tişörtü çıkartıp Cass'in tişörtünü giydikten sonra kendi tişörtümü yatağın üzerine fırlattım. Masanın üzerinde telefonum duruyordu. Elime alıp Dean'i aradım.

"Alo?"

"İrena?" dedi heyecanla Dean.

"Sığınaktayım." dedim gülümseyerek. "Neredesiniz?"

"Detroit, Michigan." dedi.

"Cass seninle beraber mi?" diye sordum.

"Hayır, torunlarıma bakıyor." deyip güldü. Babamı çok özlemiştim. Sam'ide aynı şekilde. Ve Cass'i gördüğüm ilk yerde boynuna atlayıp bir daha oradan ayrılmayacaktım.

Çocuklarımı özlemiştim. Thodorka ve Tessa. Şuan 3 aylık falan olmalıydılar. Daha fazlası değil.

"Pekala. Avdasınız?" dediğimde 'hıhı' dedi.

"Bilirsin, Detroit. Cadı kasabası." dediğinde,

"Gelebilir miyim?" dedim. Babamla konuşmak bir yabancıyla konuşmak gibi geliyordu. Canımı sıkmıştı.

"Bekliyorum." dediğinde onun çıkardığı mırıltıyı bende çıkardım. Ardından Dean'in olduğu yere geldim.

"Hey." dedim. Ama sesim çok fazla güçlü çıkmamıştı. Masada 4-5 yaşlarında iki çocuk vardı ve ikisi Cass'in bacaklarına oturmuş resim çiziyorlardı. Melek oldukları için çabuk mu büyümüşlerdi? Onların büyüdüğünü nasıl kaçırmıştım?

Hepsi bir anda bana dönünce gözlerimden bir iki damla yaş aktığını o anda hissettim. Cass çocukları kaldırıp ayağa kalktı. Bana doğru yaklaşıp yanaklarımdaki yaşları silmişti. Kot pantolonu ve lacivert gömleğiyle... çok değişik gözüküyordu.
Kafamı göğsüne yaslayıp kokusunu içime çektim.

Bir Winchester'ın KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin