"Biraz yardım eder misin?"
Cass yerde yatıyordu. Bir an için ne yapıcağımı bilemesemde, yanına gidip yas tutmaktan daha farklı bir şeyler yapabilirdim. Yanına gittim,
"Burada bekle, pansuman için bir şeyler getireceğim"
Kolumdan tuttu.
"Bunlar işe yaramaz"
"Ne yapabilirim peki?" Sesim telaşlıydı, gözlerim dolmuştu. Eğer bir melek, kendini düzeltemeyecek durumdaysa, işler gerçekten kötü durumdadır.
"İyileştir beni"
"Ben yapa.."
"Sen bir melezsin İrena, benden daha güç.."
Daha fazla sesi çıkmıyordu.
"Nasıl yapacağım?"
"Odaklan"
Bir zamanlar onun yaptığını gördüğüm gibi, karnındaki yaranın üzerine elimi açtım. Sadece onun iyileştiğini düşünüyordum, öyle olmalıydı da. Gözlerimi kapattım. Sanki içimden bir güç, parmaklarıma doğru kayıyordu. Bir süre o gücün kayışını hissettim.
"İrena.." Gözlerimi açmadım.
"İrena dur, ben iyiyim"
Gözlerimi açtığımda Cass gerçekten iyiydi. Sanırım, yapabilmiştim. Mutlulukla gülümsediğimde, başıma dayanamayacağım bir ağrı girdi. Ardından burnumun kanadığını hissettim. Ellerimi başıma bastırdım. Ardından yerden havalandığımı hissettim. Cass beni kucağına almış olmalıydı. Ardından, sırtımın yatağa değdiğini hissettim.
"Özür dilerim, ben.."
"Bu kadar zor olacağını bilmiyordum" diye ekledi Cass. Onun sesini duymak iyi gelmişti. Ardından iki parmağını alnına bastırdı, ve baş ağrım , dudağımın üstünde hissettiğim sıcaklık tamamen gitti. Yattığım yerden doğruldum. Cass'in yanına oturdum.
"Ben, senin için bu kadar zor oluca..."
"Cass, önemli olan senin iyi olman. İyisin, işe yaradı değil mi?"
"Evet, ilk denemendi, ama iyi iş çıkardın"
Kafamı yere eğip gülümsedim. Kafamı kaldırdığımda, Cass'in yüzü benimkine çok yakındı. Ne zaman bu kadar yakın olmuştuk? Beynime doğru bir sıcaklığın geldiğini hissettim. Ardından ikimizin dudakları da birbirini buldu. Cass dudaklarını çektiğinde,
"Zamanı geldi, İrena. Savaş yaklaşıyor, ve artık melez ve meleğin bir çocuğu olmalı.."
"Cass ben.."
"Eğer istemiyorsan, inan sorun değil. Başka bir zaman belki, belki hiç"
"Hayır, ben istiyorum"
"Buna emin misin?"
"Hiç olmadığım kadar"
--
Sabah amcamın üzerimi örtmesiyle uyandım. Cass sabah 6 gibi, işleri olduğunu söyleyip gitmişti.
"Saat kaç?" diye sordum amcama.
"Sekiz buçuğa geliyor"
Üzerime örttüğü battaniyeyi kaldırdım.
Yataktan doğrulup ayağa kalktım. Kasıklarıma iğrenç bir ağrı girmişti. İki büklüm oldum."Ne oldu?" diye sordu amcam telaşla.
"Hiç , sadece karnıma bir ağrı girdi"
Kaşlarını kaldırdı.
"O zaman geri yatıyorsun"
"Halledebilirim" deyip, elimi karnımın üzerine yerleştirip odaklandım,
"Vay be" dedi amcam.
"Melek olmaya adım adım ha?"
"Sen hep bir melektin" deyip iki parmağıyla burnumu sıktı. Bunu hep yapıyorlardı.
"Artık 18 yaşındayım, sencede bu biraz çocukça değil mi ha?"
Yanağını kocaman öptüm,
"Babam nerede?"
"Uyumaya gitti"
Babamın odasına gittim. Yatağa girmek için, yorganı kaldırıyordu.
"İrena?"
"Yanına yatabilir miyim?"
Biraz afallamıştı.
"Gel"
Yatağa girdi. Bende yatağa girdim.
"3-4 saat uyuyup, kalkacağız. Ondan sonra seninle ilgili neler bulabiliriz ona bakacağız"
Kafamı tamam anlamında salladım, ve ona sırtımı döndüm. Kolunu belime sardı. Babamın kollarının arasında uykuya daldım. Sanırım dünyadaki en huzurlu yer burasıydı.
--
Sığınağın zindanındaydım. Bir tarafa kutsal yağ dökülmüş çemberin içinde olan Cass, diğer tarafta şeytan kapanının içinde baygın yatan babam vardı. Masanın üzerinde, melek bıçağı ve şeytan bıçağı vardı. Şeytan bıçağını alıp, babamın kolunu çizerek uyanmasını sağladım. Ardından üzerine kutsal su döktüm,"Günaydın, uyuyan güzel."
"İrena?"
Bana anlamsız anlamsız bakıyordu. Bu rüyanın içinden ne kadar çıkmak istesemde, çıkamıyordum.
"Bana iyi adam rolünü oynama, ne olduğunu biliyorum"
Gözlerini açıp kapattı, gözleri simsiyahtı.
"Baban burada, 'asıl baban' burada"
"Onu dinle...." diye söze başlayan Cass'i tek hareketimle yere çömelttim.
"Sen konuşma!" diye bağırdım.
"Sen bir meleksin Cass. Ama melek dünyada genelde, kanatları olan iyi kalpli kızlar olarak geçer. Sen sadece kanatları olan trençkotlu bir salaksın"
"Ve sen Dean. Sende deri ceket giyen, yalan söyleyen, içen, insanları kurtarma adı altında insanları öldüren ZAVALLI bir insansın."
"Böyle düşünmediğini biliyorum İre..."
"BANA SAKIN İRENA DEME"
O sırada karnımda bir ağırlık hissettim. Elimi oraya koyduğumda, kanıyordu. Arkamı döndüğümde, amcam oradaydı. Şeytan bıçağını bana saplamıştı.
"İrena?"
"İrena?"
"İrena??'
Gözlerimi açtığımda, hala babamın yatağındaydım. İlk gördüğüm surat, amcamınkiydi.
"Benden uzak dur!" diye bağırdım, tişörtümü kaldırdığımda hiç bir yara izi yoktu.
Babam avucunu yanağıma koydu. Terlemiştim.
"Sadece kabustu"
Yerimden doğruldum. Babam yanıma oturdu,
"Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim.."
O sırada, cebimden kutsal su çıkartıp yüzüne döktüm. Hiç bir şey olmamıştı.
"Cidden mi İrena? Kabusunda bir şeytan mıydım, cidden mi?"
Eliyle yüzündeki suyu sildi.
"Ve amcam da, beni öldürüyordu. Ve Cass'i de kutsal yağ çemberine almıştım."
"Çok yaratıcısın" dedi amcam.
"Öyleyimdir. Mısır gevreği aldınız mı, saat kaç? Cass geldi mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Winchester'ın Kızı
FanfictionBir savaş uğruna yaratılmış beden yine bir Winchester'dı. Ancak tarafını seçmekte özgür olan İrena Winchester savaşın tüm kaderini değiştirmekten habersiz, belkide 'yasak aşk'ı yaşamaktadır