Dost ●

1K 48 0
                                    

Bir hafta geçmişti aradan.. Herkezden ve herşeyden uzaktan. Elinde ki kahveyi masanın üstüne koyduktan sonra Telefonun kilit tuşuna uzunca bastı ve telefonun açılmasını bekledi zeynep. Telefonu açıldığında ardı ardına mesajlar gelmişti. Cevapsız aramalar,'neredesin' , 'merak  ediyoruz' lar..  Zeynep gelen mesajlara göz gezdiriyordu ki Kerem'den bir mesaj geldiğini gördü. Heyecanla açtı mesajı.. Bu bir videoydu. Videoya tıkladıktan sonra telefonun sesini sonuna kadar açtı. Kerem dudağının bir kenarını çektikten sonra derin bir nefes aldı.
"Selam." Dedi neşeli görünmeye çalışırken. "Neredeyse bir haftadır yoksun ve telefonunu ne zaman açarsın , mesajımı ne zaman görürsün bilmiyorum. Hatta bu videoyu izleyeceğinden bile şüpeliyim. Her neyse.. O yaptıklarım. Biliyorum,aptalcaydı. Ama ona ceza vermek istemiştim. Sana yaptıklarının bedelini çeksin istedim." Zeynepin gözlerini sulanmıştı hızlıca sildi ve izlemeye devam etti. " Ben özürdilerim. Üzüleceğini düşünemedim. Bir tekmede benden yemeni istemezdim. Üzgünüm.. Zeynep , ben gidiyorum. Gitmek zorundayım.. Seninle güzel iki dost olduk bayan bencil. Aslında bu benim daha önce verdiğim bir karardı. Sen gelmeden önce.. ama sen geldikten sonra senin neşen,öfken,dostluğun beni buraya bağladı. E- artık sende yoksun. Olsanda eskisi gibi güvenmezsin biliyorum. Aslında şuan bu videoyu çekiyor olmam bile bir mucize. Anlamam çünkü.. Beni affedeceğini umuyorum. Hoşcakal..  Dostluğun için teşekkürler." Keremin dolan gözleri ile bitmişti video. Zeynep ağlamaya başlamıştı. Nedenini bilmiyordu ama bir sancı hissediyordu kalbinde.. Mesajın atıldığı tarihe baktı ve 2 saat öncesini gösteriyordu. Hızla toparlandı ve arabaya atladı. Kulaklıklarını kulağına taktıktan sonra Can'ı aradı.
"Alo can?"
"Zeynep? Sen nerdesin ya?"
"Bırak şimdi beni. Kerem nerde.."
"Zeynep.. Kerem Amerikaya gidiyor."
"Tamam biliyorum. Ne zaman?"
"şuanda Atatürk Havaalanı'na gidiyor." Zeynep telefonu kapadıktan sonra hızını arttırdı. O kadar uzakta değildi zaten.. 15dk'da Hava alanına varmıştı. Arabadan hızla indikten sonra içeri girdi. Uçak saatlerine bakarken verilen anons'a kulak verdi.
"Amerikaya uçan uçağımız kalkmak üzere." Zeynep hızla gişeden geçti. Gişe'deki görevli Zeynepi durduramayınca telsizini eline aldı.
"Gişeden izinsiz bir bayan geçti. Kısa kıvırcık saçlı altında kot şort var. Üstünde de sarı bir bluz. Gören yakalasın!" Zeynep bavulunu süre süre giden keremi görünce bir oh çekti. Hızını arttırmak için hazırlanırken kolunda bir el fark etti. Döndüğünde görevlilerle karşılaştı.
"Bırak!"
"Bizimle geliyorsunuz. İzinsiz geçtiniz.."
"Ya bırak!" Zeynep adamın kollarından kurtulmayı denedi ama başaramadı. Uzaklaşan keremi görünce derin bir nefes aldı ve bağırdı.
"Kerem!" Kerem durdu ve arkasını döndü.
"Zeynep?" Adamlar Zeynepi çekiştiriyorlardı.
"Kerem gitme." Adamlar zeynepin kollarından tutmuş götürüyorlardı. Kerem bavulunu orada bırakıp zeynepin arkasından gitti.
"Zeynep.! Hey durun." Kerem hızını arttırıp yetişti adamlara ve durdurdu. Zeynep adamların kollarından kurtardı kendini ve sarıldı Kereme. Kerem şaşırdı ama gülümsedi. Zeynepin kokusunu ciğerlerine kadar çekti. Hep bir yerlerde o koku kalsın istedi. Melek gibi..
"Biran yetişemeyeceğim sandım." Dedi Zeynep.
"Ama yetiştin." Dedi kerem geri çekilip Zeynepin yüzünü avuçlarının arasına alırken.
"Gitmeyeceksin dimi?"
"Affettin mi?"
"Affettim." Dedi zeynep dudaklarını büzüp gözlerini açarken. Kerem sarıldı Zeynepe.
"Gitmeyeceğim." Zeynep gülümsedi. Fazla samimi olduğunu düsündü ve hemen toparladı.
"Böyle bir dosttu kaybetmek istemem." Kerem'in moreli bozulmuştu ama belli etmemek için uğraşıyordu.
"Bende." Dedi sadece. "Bende seni kaybetmek istemem."
*
Zeynep gözlerini yumduğunda hala Keremle sarılmanın hissini yaşıyordu. Odasının kapısının açılmasıyla gözlerini açıp kapıya baktı. Gelen Demetti.
"Kuzum."
"Annecim.."
"Girebilir miyim?"
"Tabi." Dedi zeynep doğrulurken.
"Seninle konuşmam gereken bir konu var."
"Anne yine aynı konuysa hiç nefesini tüketme."
"Ama kızım.."
"Anne.! Ev-len-me-ye-ce-ğim! " Demet'in gözünden bir damla yaş akmıştı. "Anne?" Dedi zeynep usulca.
"Zeynep Cihan hasta."
"Ne!"  Zeynep şaşırmıştı. Çenesi titremeye başladı. Gözleride hafiften dolmuştu. "Anne sen ne diyosun!"
"Aşırı derece ilerlemiş bir akciğer kanseri." Zeynepin gözlerinden yaşlar akmaya başladı. "Belki 1 belkide 2 ay kadar yaşayacağını söylediler. Babanın karşına çıkmama sebebi buydu. Oksijen tüpüne bağlı."
"Bunu bana nasıl söylemezsiniz!"
"Zeynep.. Babanın tek isteği senin evlendiğini görmek."
"Ne? Anne ben.."
"Zeynep lütfen hiçbir şey söyleme."
"Peki. Babam nerde?" Dedi zeynep titreyen çenesini durdurmaya çalışırken.
"Odasında.. "
"Ben yurt dışında biliyordum."
"Zeynep sitem edecek zaman değil."
"Benim babam orada can çekişiyor anne! Ben burada hiçbir şeyden habersizce duruyormuşum. Ya nasıl söylemezsin."
"Zeynep.."
"Bırak.!" Zeynep hızla kalktı ve çıktı odadan uzun koridordan hızlıca geçip koridorun başında ki kapının ününde durdu. Derin bir nefes aldı ve içeri girdi. Babasını makinalar içinde yatarken görünce iki kat sesli ağlamaya başladı zeynep. Hemen yanına gitti ve sarıldı babasına.
"Neden söylemediniz! Neden?" Dedi hıçkırıklarının arasından. Cihan yavaşca burnuna takılı olan hortumu düzenledi. Gözünden akan yaş Zeynepin omzuna düşüp aşağı doğru süzülmüştü.
"Beni böyle görmemeliydin."
"Yapma baba. Bak amerikaya gideceğiz seninle orada tedavi ettireceğim seni. Burada sürünemezsin. İzin vermem.. iyileşeceksin!" Demet yavaşca girdi odaya.
"Gittik zaten kızım. 2 gün sonra hastaneye yatacak.. Buraya son işlerimizi halletmek için gelmiştik. Hazır sen tatildeyken herşeyi hazırlayıp döberiz diye düşünmüştük ama bunu sana yapamadık." Dedi demet.
"Ne zaman gidiyoruz.?" Dedi zeynep ciddiyetle.
"Sen gelmiyorsun Zeynep biz babanla yarın gidiyoruz."
"Sacmalık bu! Bende geliyorum."
"Zeynep.. lütfen kızım. Belki damat adayımızla bir ziyarete gelirsin olur biter. Senin burada kalman lazım." Dedi cihan. Zeynep sıkılmıştı bu damat konusundan ama bir şey diyemedi. Başını önüne eydi ve lanet etti.
"Hadi çıkalım zeynep. Baban dinlensin biraz.." dedi demet. Zeynep Cihanın alnına minik bir öpücük kondurduktan sonra göz yaşları arasında zorda olsa gülümsedi. Ve çıktı odadan.. demet arkasından yetişti.
"Zeynep?" Zeynep duymamazlıktan geldi. Kızgındı annesine.
"Bana nasıl söylemezsiniz anlamıyorum. Tamam beni umursamıyorsunuz anlıyorum bari benim sizi umursamamı sağlayın.!"
"Zeynep şımarıklık yapma! Baban orada o halde ve sen hala şımarık,kücük bir kız cocugu gibi davranıyorsun!"
"Ne! Sana inanamıyorum gercektende.." zeynep ceketini hızlıca kapıp dışarı çıktı ve kapıyı sertce kapadı. Mini cuper'a atlayıp titreyen dudaklarını kemirerek dindirmeye çalışıyordu. Derin bir nefes aldı ve yola koyuldu. Nereye gideceğini bilmeden,rotasız devam etti yoluna. Yol nereye zeynep oraya. Sonra aklına Keremin mekanı geldi. Hatırlamak için hafızasını biraz yokladıktan sonra arabayı Keremin mekanına sürdü. Gelmişti. Yavaşca indi arabadan ve camdan içeri baktı. Kimse yoktu ama kapı açıktı. Önünü görmek için telefonunun ışığından yardım aldı ve koltuğa attı kendini. Bir süre etrafa boş boş bakıp ağladıktan sonra uzandı koltuğa dizlerini kendine doğru çekip kollarını kavuşturduktan sonra gözlerini sımsıkı kapadı ve kendini uykuya bıraktı.
*
Kerem sıkıldığı zaman resim yapmak için mekana giderdi. Saat kaç olursa olsun. Resimlerini de kimseye göstermezdi.. Sıkılmış bir şekilde mekana girdiğinde Elektrik devresini kaldırmıştı. Her yer aydınlanmıştı şimdi. Arkasını döndüğünde koltukta uyuyan zeynepi gördü ve şaşırdı.
"Zeynep?"

Yeniden AskHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin