"Ben Jeon Jungkook. Az önce sevgili müdür yardımcımızın da söylediği gibi bu dönemin birincisi benim ve bu birinciliği kesinlikle hak ettim."
Salondan ufak kıkırtılar yükseldiğinde, jungkook memnuniyetle devam etti sözlerine.
"Dürüstçe söyleyebilirim ki sporcu olmak gibi bir hayalim olmadı hiçbir zaman, hatta bu okula kaydolurken bile yoktu. Sadece istemiştim işte, bilirsiniz bazı ergenlik problemleri."
Bunu söylerken çok kısa bir an taehyung'a değdi gözleri.
"Fakat şimdi iyi ki istemişim dediğim bir zamandayım. Hayatım anlam kazandı ve ben bir nebze kendimi bulmuş gibi hissediyorum. Sizler için yemek, uyumak, gezmek neyse, spor ve atletizmde benim için o. Bunu yapmayı seviyorum ve yapmaya devam edeceğim. Son olarak Kim Namjoon ve Kim Seokjin, size minnettarım her şey için."
Seokjin gözyaşlarını silerken alkışlayan insanlara çevirdi gözlerini.
Herkes gözlerinde ki hayranlık parıltısı ile bakıyordu oğluna. Gecelerce yatmadığı ve gün ağarana dek elinde ıslak bezle başında beklediği anlar doluştu zihnine.
Gülümsedi.
Elleriyle beslediği, elinden tutup koşturduğu biricik oğlu büyümüştü. Büyümüş ve bu kadar becerikli olup herkesin takdirini kazanmayı bilmişti. Onunla gurur duyuyordu.
Öte yandan jungkook, doğaçlama yaptığı konuşmasının son cümlesinde gelen ağlama hissiyle başa çıkmaya çalışıyordu.
Evlat edinildiğini kavradığı günden beri, hyunglarını hayal kırıklığına uğratmamak için tanrıya bir söz vermişti jungkook.
Ve şimdi mutluluk gözyaşları döken Seokjin ve gururla gülümseyen Namjoon bu sözü tuttuğunu gösteriyordu kendisine.
"Ondan önce nasıl bir hayatım vardı hatırlamıyorum desem inanır mısın ?"dedi Namjoon dolu gözlerini kocasına çevirip.
"Jungkook babalığı öyle güzel yaşattı ki bana, varlığına şükrediyorum."
"Benim minik eşkıyam."
"Yah, oğluma öyle deme !"
Kısık bir kahkaha savurdu esmer adam. O sırada jungkook ve arkadaşları kep töreni için sahneye dizilmişti.
Jimin ve hoseok törende ki güzel kızları jungkook için alıcı gözle incelerken taehyung bir an bile ayırmıyordu gözlerini küçüğünden.
Unutamıyordu çünkü.
Yanlış kişiye denk geldin demiş, buz gibi bakmıştı kahvelerine. Taehyung konuşmak için hamle yaptıysa da jungkook hızlı adımlarla terk etmişti bulundukları salonu.
Yarım saatin sonunda bulmuştu yolu taehyung fakat bu sorun değildi onun için. Asıl sorun jungkook'un kendisine olan tavrıydı. Şuan sahnede cherry saçları, tavşan dişleri ve kocaman gözleriyle kocaman gülümsüyordu. Tanımadığı veyahut yabancısı olduğu insanlar bile bu gülümsemeden nasibini alırken, taehyung ile göz göze geldikleri an bütün gülümsemesi yok oluyor, boş bakışlar atıyordu.
Bu taehyung'a iyi gelmiyordu, hem de hiç.
"Taehyung iyi misin ?"
Hoseok hızlı adımlarla oğlunun yanına geldiğinde kıkırdadı taehyung.
"İyiyim baba."
"Yorgun görünüyorsun, gidip dinlen."
Cıkladı.
"Çok az kaldı zaten hep birlikte gideriz."
"Jungkook'la konuştun mu ?"
Oğlu her zaman yaptığı gibi parmağında ki yüzüğü ile oynamaya başladığında anladı hoseok. Taehyung yalan söylememek için susardı ve bunu yaparken de parmakları ile oynardı.
"Nasıl geçti ?"
Güldü esmer oğlan.
"Dört senenin sonunda nihayet yüzünü görüp sesini duydum, daha iyisi olamazdı."
"Taehyung istersen-"
"Sorun yok baba, ben bunu hak ettim."
Hoseok sımsıkı sarıldı ve bir öpücük kondurdu oğlunun siyah saçlarına.
"Seni ve jungkook'u yeniden bir arada görmek istiyorum taehyung."
"Bunu ben de istiyorum fakat ne yapacağımı bilmiyorum."
"Onunla konuşmalısın ve dilemen gereken büyük bir özür de var."
Kuruyan dudaklarını yaladı taehyung ve gözleri yeniden küçüğünü buldu.
Arkadaşları ile konuşurken ne kadar da mutlu görünüyordu. Başını arkaya atıp savurduğu kahkahaları kulağına doluyordu esmer oğlanın.
"Çok yakışmış."
"Ne ?"
"Saç rengi, ona çok yakışmış."
Kıkırdadı Hoseok.
"Önerirken bu kadar yakışacağını düşünmemiştim."
"Bana kırmızı yap diyen de sendin, baba bu işten anlıyorsun sen."dedi taehyung gülerek.
"Bir de gece gündüz taktığı siyah bandanaları vardı unuttun mu jimin ?"
"Unutur muyum hyung ? O kadar çok yakışıyordu ki az kız tavlamadı onlarla."
"Sen sanki çok farklıydın. Giyerdin deri pantolonları yapardın makyajı okula değil sahneye çıkıyorsun zannederdi görenler."
"Modaydı canım arkadaşım moda."
"Senin moda anlayışın beni her daim ürkütüyor."diyen Yoongi'yle "Baba !"diye cırladı jimin.
Taehyung onların bu haline gülümserken üzerinde bir çift gözün varlığını hissetti. Başını kaldırdığı an sahnede pür dikkat kendisini izleyen jungkookla kesişti kahveleri.
Bir anlığına aldığı nefesini veremedi taehyung. Zira jungkook öyle dikkatli izliyordu ki kendisini, hareket etmeye cesaret edemedi.
Küçüğünün irislerine misafir olmayı özlemişti.
Jungkook'un bakışları bir müddet daha üzerinde oyalanmış daha sonra yarım ağız sırıtıp yön değiştirmişti.
Yutkundu taehyung. Çünkü o gülüş eski jungkook dışında her şey barındırıyordu. En çok da serseriliği.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.