"Tavşanım neredesin ?"
"Odamdayım."
Seokjin kapıyı açtığında kitap okuyan oğlunu görünce kocaman gülümsedi.
"Gün geçtikçe Namjoon'a daha çok benziyorsun."
"Yanılıyorsun hyung. Bu elimdeki bir korku romanı, Namu ise felsefi kitaplar okuyup kendi içinde tartışıyor hatta geçenlerde bana gelip sence Sokrates'in doğurtma yöntemi ne derece doğru diye sordu, tanrım!"
Seokjin bu dediğine kahkahalarla gülerken sırtını yasladığı kapıdan ayrıldı ve elini uzattı oğluna.
"Neyse boşver joon'u, yardımına ihtiyacım var."
"Ne oldu ?"
"Akşama Yoongi'ler gelecek, kanalda terfi almış onu kutlayacağız."
"Ben ne yapacağım ?"
"Sen koca kıçını kaldırıp tavan arasına gidiyorsun ve özel günler için sakladığım şaraplarımdan bir tanesini kapıp getiriyorsun hadi !'
"Anlaşıldı komiserim."
Seokjin oğlunun bu tatlı hallerine dayanamayıp yanağına sulu bir öpücük kondurduğunda kıkırdadı jungkook.
Odadan çıkıp merdivenlere yol aldığında çok geçmemişti ki karşısına çıktı küçük kapı. Buraya en son geldiği günü hatırladı jungkook. Namjoon'a oyuncağını kırdığı için küsmüş ve buraya saklanmıştı bulamasın diye. Elbette işe yaramamış Namu eliyle koymuş gibi bulmuştu oğlunu. Üstüne üstlük "Zaten dandik bir oyuncaktı iyi oldu."demiş küçüğünü adeta delirtmişti. Sessiz bir kahkaha savurdu tozlu odaya.
Yavaş adımlarla köşedeki tahta dolaba ilerleyip mor kurdale sarılı şişeyi kavradığında şimdiden ağzı sulanmıştı bile. Jungkook içmeyi severdi ve belki de seokjin'e benzeyen tek özelliği buydu.
Dolabın kapağını kapattığı esnada üstündeki tahta kutu büyük bir gürültü ile yere düştü.
"Jungkook iyi misin ?"
"İyiyim !"diye bağırdı merdivenlere doğru.
Şişeyi kenara bırakıp yere oturdu ve kutudan etrafa saçılmış olan parçaları toplamaya başladı.
Ve parçalar jungkook'un küçüklüğüydü.
Sahilden topladığı deniz kabuklarını gördüğünde kahkahasına engel olamadı. Jimin, içlerinde böcek var diyerek onu korkuttuğunda saatlerce ağlamıştı.
Bir demet kurutulmuş papatyanın ters dönmüş halini gördü sonra, içi sızladı jungkook'un. Çünkü o papatyaları harçlığından biriktirip almıştı, seokjin hyunguna verecekti fakat tam o gün seokjin ona öz evlatları olmadığını söylemişti. Çiçeği de güzelce kutuya koyduğunda gözleri sayfaları dağılmış deftere kaydı usulca.
Titreyen elleriyle açtı ilk sayfasını. Eğri büğrü olan yazısını görünce kıkırdadı.
Jeon Jungkook'un günlüğü.
Kısa ve öz diye geçirdi içinden. Diğer sayfayı çevirdiğinde ilk olarak sağ üstte yer alan tarihe kaydı gözleri. Bunu yazdığında tam olarak dokuz yaşındaydı jungkook.
'Sevgili günlük, bugün okula gittim derslere girdim teneffüslerde oyun oynadım ve kantinde büyük boy sandviç yedim. Neden bilmiyorum fakat bu aralar doymakta zorlanıyorum. Nereye gitsem yemek yiyorum. Hoseok hyung bunun büyüdüğüm için olduğunu söyledi. Taehyung da zamanında böyleymiş ama şimdi az yiyormuş. Peki o zaman yanakları neden tombik ? Yumuşacık biliyor musun öpünce içine giriyor dudaklarım. O da aynısını bana yapıyor beni öpmeyi çok sevdiğini söyledi ama benim yanaklarım hiç güzel değil ki !'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our baby 👪 | Taekook
Fanfiction"Jungkook bizimle gelmek ister misin ?" "Hayıy." "Neden ?" "Ben çok ağlayım başınız ağyıy." "Ağrı kesici içerim." "Ne diyorsun Namjoon ya ?" "Başımız diyorum seokjin, gerçekten de ağrıyacak." | Namjin | | Sope | #1 sope 191121 #1 namjin 131221