Hava sıcaktı. Güneş değil ısıtmak yakıp kavurmak istiyordu sanki mavi gezegeni. Taehyung çimlerin üzerine uzanmış bulutlara şekil veriyordu kendince.
Ah, hatta birisi kakasını yapan kaplumbağaya benziyordu şuan.
Hemen yanı başında insanların uğrak yeri han nehrinin tatlı nefesini yüzünde hissediyor, usul usul salınışına kulak kabartıyordu.
Mutluydu.
Arı vızıltısı, birkaç çocuğun neşeli kıkırtısı, dondurmasını satmaya uğraşan kelime ustası bir esnaf ve bisikletlerin melodik korna sesleri mutluluk demekti esmer için.
Yakınlardan gelen anlık ferahlatıcı vanilya kokusu çekti dikkatini, kaynağını merak etti. Öyle bir şeydi ki güneşin tüm gücüne karşın sağlam bir kalkandı sanki. Bahsedilen yakıcı havaya rağmen serinlediğini hissetti. Taehyung bu kokuyu tatlı rüzgarın getirdiğinden emindi. Ama yine de emin olmak istedi. Sağ tarafına döndü, birkaç ağaç gövdesi dışında bir şey yoktu. Sol tarafına döndüğünde ise jungkook'u gördü.
Ve tam da o an taehyung'un uykusundan uyandığı andı.
Jungkook kendisine dönük vaziyette mışıl mışıl uyuyordu. Öyle huzurlu görünüyordu ki, gözleri kapalı olmasına rağmen sanki büyüğünün uyandığını hissetmiş gibi mırıldanıp gülümsedi.
Pembe saçları yastığa dökülüp karışmıştı, taehyung'un uzun parmakları ile taramasını istermiş gibi.
Ve sonra fark etti taehyung, rüyasında ki o güzel kokunun sahibi jungkook'tu. Güneşin sıcaklığına inat serinleten şey ise jungkook'un nefesinden başka bir şey değildi.
Gözlerini aşağı indirdiğinde gördüğü görüntü kalbinin sıkışmasına sebep oldu esmerin.
Jungkook çıplak üstü ve uzun kollarıyla büyüğünün beline sımsıkı sarılmış, taehyung ise küçüğünün atan kalbini tam avucunda hissediyordu.
İrkildi.
Hızla çekti elini kendine fakat beyni uyuşmuş gibi nereye koyacağını bilemedi bir süre. Gözleri anlık belirgin karın kaslarına ve iri pazulara kayıyordu fakat taehyung kendine engel olmak için her şeyi yapıyordu o an.
Fark ettiği diğer şeyse, O gerçekten de artık minik değildi.
Eskiden onunla uyurken gecenin bir vakti uyanır küçüğünün düzenli nefeslerini dinler ve mor gece lambasının aydınlattığı yüzünü izlerdi.
Bir zamanların taehyung'u için en verimli aktivite buydu.
Şimdi de pek bir fark yoktu aslında. Yalnızca mor gece lambası değil de ay ışığı vardı parlamasına sebep. Bir de hisleri..
Eskiden küçük bir çocuk gibi jungkook'la ilgilenirdi, kendini yanında en rahat hissettiği kişilerden biriydi pembe saçlı.
Taehyung onu hep en yakın arkadaşı olarak görmüştü çünkü ailelerin de sarf ettiği söylemler bu yöndeydi. Ve taehyung bilirdi arkadaşlar aşık olmazdı.
Fakat jungkook bu kuralı bozmuştu.
Şimdi ona ne arkadaşım diyebiliyordu ne de geçmişte ki küçüğü gibi görebiliyordu. Jungkook aşkını itiraf ederek elini ayağını öyle bir bağlamıştı ki sıkıştığı arafta çaresizce kurtulmayı bekliyordu esmer oğlan.
Jungkook taehyung için değerliydi. Onun ilk büyük hatası ilk pişmanlığı ve tavşan çocuktu işte o, jungkook'tu. Kendisine beslediği hisler yüzünden ona kızamıyordu. Onu keskin bir dille reddedip ayrı hayatlar yaşayalım da diyemiyordu. Çünkü eğer yaparsa onu yeniden kaybederdi bunu göze alamıyordu taehyung. Fakat eskisi gibi devam de edemezdi ilişkileri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our baby 👪 | Taekook
Fanfic"Jungkook bizimle gelmek ister misin ?" "Hayıy." "Neden ?" "Ben çok ağlayım başınız ağyıy." "Ağrı kesici içerim." "Ne diyorsun Namjoon ya ?" "Başımız diyorum seokjin, gerçekten de ağrıyacak." | Namjin | | Sope | #1 sope 191121 #1 namjin 131221