Beni kucağına alarak yine dudakları dudaklarıma mühürlendi. Birkaç saniye sonra sırtım ipek çarşafla buluştu.
"Hayatımda senden başka bir kadın olmayacak. Olamaz da."
Tekrar dudaklarımızı buluşturduktan sonra öpücükleri boynuma kaydı. Küçük küçük...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sabah kalktığımda kendimi epeyce yorgun hissediyordum, bir türlü yataktan kalkamıyordum.
''Günaydın birtanem.'' diyerek kapıyı araladı Nil. ''Herkes geldi. Kahvaltı hazır.''
''Günaydın.'' dedim bitkin bir şekilde.
''İyi misin sen?''
''Biraz yorgunum. Midem de bulanıyor.'' Yatakta oturur pozisyona gelerek su bardağıma uzandım ve bir iki yudum içtim.
''Dinlen sen o zaman. Ben getiririm kahvaltını.''
''Yok, şu an istesem de yiyemem bir şey. Bizimkilere uyuyor, yorulmuş dersin.''
''Ama benim içim rahat etmez ki. Hafif bir şeyler hazırlasam?''
''Lütfen Nil.''
''Peki tamam, bir şey olursa yaz bana, hemen çıkarım yukarı.'' dedi ama yüzünden anlıyordum. Arada kalmıştı.
''Tamam kuzum. Hadi git sen.'' Son kez bakıp odadan çıktı. Bende birkaç dakika bekleyip, biraz daha kendime gelebilmek için camı açmaya karar verdim. Ama o sırada kapı aralandı. Birden ayağa kalktığım için gözüm kararmıştı ki belimden tutularak son anda düşmekten kurtuldum.
''Sevgilim, iyi misin?'' Burak endişeyle hızla konuşmuştu.
Yavaşça gözlerimi araladım. ''İyiyim biraz başım döndü.'' Beni yatağa geri oturttu ve camı açtı.
''Nil kötü olduğunu söyledi. İstersen doktora gidebiliriz. Hatta bana kalırsa hemen gidelim.''
''Gerek yok. İlk aylar böyle oluyor. Doktor da demişti hatırlarsan.'' dedim onu rahatlatmak için gülümseyerek.
''Böyle olacak yani? Sık sık.'' Yüzümü inceledi. Büyük bir ihtimal rengim solmuştu.
''İlk aylar.'' diyerek tekrarladım.
''Bir şeyler ister misin? Kahvaltı da etmiyorsun.''
''Şu an istesem de yiyemem, biraz beklemem lazım.'' Elini tuttum. Yüzüklerimiz birbirine değdi. ''Sen nasılsın? Baban gitti mi?''
''İyiyim güzelim. Bu sabah gitti.'' Baba kelimesini duyunca gerilmişti.
''Dün gelerek çok zarif davrandı. Teşekkür edemedim.''
''Sorun değil. Görevini yaptı.''
''Olsun, gelmeyebilirdi.'' Sağ elimle yanağını okşadım. ''Senin için geldi.'' Gözlerime baktı buruk bir şekilde.
''Sanmıyorum. Yarın öbür gün fotoğraflarımız medyaya düşerse diye yaptı.'' Aslında dediğime inanmak istiyordu. ''Yarın nikah günü alalım diyorum.'' diyerek konuyu değiştirdi.
''Olur.'' dedim gülerek. ''Evleniyoruz?'' Hala inanamıyordum.