Episode 13

3.3K 264 55
                                    

Ep.13- Happy new year

Güneşin ilk ışıkları yeryüzünü aydınlattığında farklı bir dünyada uyanmış gibi hissediyordum kendimi. Tüm mutsuzluk aniden yok olmuş ve hayat benim için yeniden başlamış gibiydi.

Yaptığım ve sonradan düşününce saçma gelen doğum günü tebrikinden sonra utanıp yere girmiştim defalarca evet. Sabaha kadar yatakta dönüp durmuş ve bunu düşünmüştüm. Levi ilgi sevmeyen biriyken daha da uzaklaşacak diye kötü hayallere kapılmıştım ama o an için yakın durmasının da bir anlamı yoktu. Çünki ondan uzak duracağımı söylemiştim.

Sonra, bir anda her şey tersine dönmüştü. Sabah kafeteryaya giderken karşılaştığımızda ilk kez benden önce 'günaydın' demişti. Bu başkaları için normal bir şeymiş gibi olsa da farklıydı işte. Bu ilgiyi ondan görmek garipti. Hem korkmuş, hem de mutlu olmuştum ve o an ne tepki vereceğimi bilemediğimden 'günaydın' diye ağıziçimde öylece geveleyip içeri kaçmıştım.

Genel olarak onu ofisi ve eğitimler dışında göremesem de her akşam gittiğim balkonda raslamıştım ona ve bu benim çok hoşuma gitmişti. İzin alıp yanına kurulmuş öylesine oturup onunla gökyüzünü izlemiştim bir süre. Soru sormamış ve konuşmamıştım. Yasak saati yaklaştığında kalkmış ve benim de gitmem gerektiğini söylemişti. Bir yanım kendime ondan uzak durma konusunda söz verdiğim için de kendimi kötü hissetmem gerektiğini söylüyordu. Bir yanımsa 'ya rahatsız oluyor da söylemiyorsa?' Zihnimi kurcalayıp duruyordu.

Gün boyu bu soruları düşünmekten çökmüş gibiydim. Zihnim karmakarışıktı. En küçük şeyde bile sorun yaşamış, eğitimlere kendimi verememiştim. Hatta öyle kötüydüm ki Reiner beni 3 kez yere sermişti. Durumumu gören Mike en sonunda bana acımış olacak ki ara vermemi söyleyip beni kenara çekmişti.

Zihnimin bulanıklığı beni zorluyordu. Eğitimlere dikkat edemiyor, arkadaşlarımla vakit geçiremiyor, onu görmemek adına yemekhaneye gidemediğimden yemek yiyemiyordum.

Hiç yakın olmamamıza rağmen özlüyordum onu. Söz verdiğimden fazlaca mesafe koymuştum. Bu beni üzse de kendime verdiğim sözü de kırmak istemediğimden resmen çelişkiye girmiştim.

Ayaklarımla karı eşeleyerek siyah bir iz bıraktım yerde. Her zaman geldiğim balkon soğuk örtü altındaydı artık. Karın yumuşaklığı ve güzel manzarası, insanı donduran derin soğukla harmanlanıp unutturuyordu bütün dertleri.

Soğuk havayı çektim ciğerlerime. Kara bulutlar gökyüzünü esir aldığından ne ay vardı ne yıldızlar. Zifirikaranlık gökyüzünün altında küçük kar taneleri pamuk taneleri misali serilmişti yere.

"Yasak saatinde burada ne yapıyorsun, Anderson?" İrkilerek arkamı döndüğümde sigarasını yakmış ve dudakları arasına yerleştirmiş bir Levi görmek beklediklerim arasında değildi.

Sigara mı içiyordu?

Dudakları arasından çıkan narin duman gökyüzüne dağılarak yokoluşa imza attı.

"Ha?"

"Yasak saatinde diyorum. Burada ne yapıyorsun? Şu an odanda olman gerek." Bir anda bir şeyi hatırlamış gibi bir ifade aldı yüzü. "Nöbetçiyi Hange koyunca olacağı buydu."

"Yeni yılı kutluyorum." Dedim son kurduğu cümleyi es geçerek. Balkonun loş ışıklandırmasında kaşlarını çattığını farkettim. Dudaklarına götürdüğü sigarayla bir anlık duraksamış olsa da devam ederek bir nefes daha çekti sigarasından.

"Odana git, Anderson. Çocuk değilsin." Omuz silkerek gülümsedim yorgunca. Öylece yüzünü inceledim. Mavi gözlerine düşen sarı ışık yeşilimsi bir ton kazandırmıştı bebeklerine. İfadesinden hala hiçbir şey okunmuyordu. Duruşu dimdik, bakışları ölesiye keskindi. Ruhumu delip geçiyor desem yeriydi.

"Biraz daha." Diyerek döndüm önüme. "Sadece biraz daha." Uykulu şekilde esneyip kontrol ettim saatimi. Saniyeler geçerken son 5 saniyeyi geriye saymaya başladım.

"3...

2...

1." Akreple yelkovan üst üste gelerek yeni yılın ilk gününe alkış tuttuğunda, gözlerinin içine bakıp kocaman gülümsedim.

"Mutlu yıllar, kaptan. Umarım uğurlu bir yıl geçirirsin." Kollarımı etrafıma sararak kendimi ısıtmaya çalıştım. Karşılık vermeyeceğini biliyordum elbette. Yine de bekledim. Cevap vermediğimdeyse iyi geceler dileyerek bulutlu gecenin altında yalnız bıraktım onu.

Just A Soldier - Levi AckermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin