Ep. 25- Dress
"Düğün mü?"
"Evet. Askeri Garnizondaki yüzbaşılardan biri."
"Bana niye söylüyorsun?" Omuzlarını ovan ellerimi bir süreliğine durdurarak hafiften öne doğru eğildim ve yandan yüzüne baktım. Aynı şekilde kalemini masaya bırakarak başını bana döndürdü.
"Senin de gelmeni istiyorum." Dedi. "Benimle." Durgunca geri çekildim. Eğer askeri garnizondan birinin düğünüyse kesinlikle babam da orada olacaktı ve ben onunka yüzleşmek istemiyordum. Hele de Levi yanımdayken. "Noldu?"
"Babam da orada olacak."
"Biliyorum. Artık saklanmayalım diye benimle gelmeni istiyorum."
"Bilmiyorum Levi." Omuzlarına yavaş yavaş tekrar masaj yapmaya devam ettim. Tek sorun babam değildi. Her askere verildiği gibi bana da askeri maaş veriliyordu ve ihtiyaçlarımı bile karşılamama yetmiyorken ben o paraya bir elbise alamazdım. Bunu Levi'den de isteyemezdim. Söylersem zaten almak isteyeceğinden söylemek, onu böyle bir yükün altına sokmak istemiyordum. "Düşüneceğim." Diyerek kapattım konuyu.
***
"Neden gitmiyorsun ki?"
"Hange, beni en iyi sen biliyorsun. Giyebileceğim bir şey yok ve ya giymek için alabileceğim param da yok. Askeri maaş desen yetmiyor."
"Bunu Levi'ye söyledin mi?"
"Tabi ki hayır. Ondan bunu isteyemem."
"Tamam. Benimkilerden birini dene." Beraber ofisten çıkıp yatak odasına ilerledik. Odaya girdikten sonra yatağa oturaral bir süre dolabını karıştırmasını izledim. "Bunlar var," diyerek gösterdiği elbiselere baktım. Biri uzun saten koyu mavi bir elbiseydi. Yakasından aşağı doğru işlemeleri olan, çok güzel ve uzundu. Diğeriyse onun aksine açık mor otnlarında tülleri olan bir elbiseydi. "Giyinmeyeli uzun zaman oldu."
"Tamam." İlk elbiseyi denediğimden beri kahkahalara boğulan Hange ile dirseğimi dizime yaslayarak yüzümü de elime yasladım ve bıkkınca nefes aldım. "BOYUMUN KISA OLMASI BENİM SUÇUM DEĞİL." Yanaklarımı tutarak çekiştirdiğinde bileklerini tuttum.
"Ama böyle de çok tatlısın." Sonunda elinden kurtulmayı başararak geri çekildim.
"Bu böyleyse diğerini hiç denemeyeyim." Üzerime zaten bol olan elbiseden kurtuldum, iç çamaşırlarımla yatağa attım kendimi. "Ne yapacağım ben?"
"Senin boynuna ne oldu?" Hatırladığım şeyle aniden oturup gömleğe uzandım Hange beklemediğim bir hamle yaparak bileklerime yakışıp üzerime çıktığında artık hiçbir kaçışım yoktu. Endişeyle bileklerimi kurtarmaya çalışıyordum. Oysa öylece boynumu inceliyordu. "Bunlar..." gözleri irice açıldı. Yüzüne sinsi bir gülüş yayıldığında kahkahası doldurdu kulaklarımı. "SİZ..." dedi. Bileklerimi bıralarak dizleri üzerinde yükseldi ve ellerini bir birine vurarak kahkahasını daha da derinleştirdi. "Levi'den böyle bir performans beklemiyordum." Yüzümü utançla kapattım. Kollarımdan tutup yüzümü açarak tekrar yanaklarımı çekiştirmeye başladı. "Sen o kadar büyüdün mü minik fare?"
"HANGE, YETER, LÜTFEN." Karnımı gıdıklamaya başlayınca utancıma gülüşüm de eklendi. "Hange." Diyebildim gülüşlerim arasında.
"Tamam, tamam, yeter." Üzerimden gülerek kalktıktan sonra ofisinde olacağını söyleyerek çıktı ve bana da giyinmeme izin verdi. Levi'yle dalga geçeceğine adım gibi emindim. Böyle bir durumun üzerinin açılması gerçekten utançvericiydi.
***
"Sonuç olarak gitmeyecek misin?" Mikasanın sorusuna karşı geriye yaslandım. En son çıktığımız seferde yaralanmamdan sonra aramızdaki ilişki az çok belli olmuştu herkese. Fazla açık olmasa da bazen bu hakta sorular soruyorlardı. Ben de gerekecek şekilde cevaplıyordum.
"Galiba hayır."
"Kaptana söylemedin mi?" Umutsuzca Sasha'ya baktım.
"Hayır. Ondan böyle bir şey isteyemezdim ya. Bu biraz fazla olur."
"Ama en azından söyleyebilirdin."
"Söylersem yardım edecekti. Hem bensiz gitmesi daha iyi. Asker- yüzbaşı ilişkisi sorun oluşturabilirdi."
"Zaten bir gün herkes bilecek. Bunlara takılma sen."
Bir süreliğine derin bir sessizlik çöktü ortaya. Düğüne saatler kaımıştı ve ben Levi'ye oraya gidemeyeceğimi söyleyerek bir şey demesine izin vermeden odama geri dönmüştüm. Yaptığım yalnıştı belki. Bilmiyorum. Yine de ondan böyle bir şey isteyemezdim.
Sasha hava almak istediğini söyleyerek kapıyı açtığında eli havada, kapıya vurmak için hazırlanan bir adet Hange karşıladı onu.
"Hange-san?"
"Ah, hepiniz burada mısınız? Ne güzel," dedi neşeli sesiyle. "Düğüne hazırlanması gereken bir kızımız var." Elindeki mavi saten kurdeleli beyaz kutuyu kaldırdı. "Yardımınız gerekecek."
***
100 üzeri okunma olmasına rağmen sınırı geçmemeniz üzdü🙄
Yine de bölüm attım.
Gelecek bölüm görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just A Soldier - Levi Ackerman
FanfictionLevi Ackerman Türkçe hayran kurgudur. Smut içerir "Peki seni rahatsız eden konu ne?" "Sevilmemek, Hange. Sevilmemekten ölesiye korkuyorum. Normal biri olsa yaklaşır iletişim kurmaya çalışıyım ama öyle değil işte. Vereceği tepkiyi bile ölçemiyorum...