Episode 32

2.3K 151 121
                                    

Bu bölümü en yakın arkadaşım olan, desteğini benden asla esirgemeyen ve son bölüme en çok yorum yapan kişiye, LeviKuchelAckerman arkadaşa ithaf ediyorum

İyi okumalar

Ep. 32- Attack on Marley

"Birinci ekip Levi ile gidecek. Zekeyi indirme planı sizde. İkinci ekip birinci ekibi koruma ve askerleri engelleme görevi de sizde. Üçüncü ekip. Siz yukarıda kalacak ve yukarıdan etrafı kollayacaksınız. Riskli bir an olmadıkça aşağı inmeyeceksiniz ve yukarıdan güvenlik sağlayacaksınız." Son kez planın üzerinden geçildikten sonra öfkeyle bir bana bir Hange'ye bakan Levi'ye baktım. Gözlerimiz buluştuğunda bakışları yumuşadı.

Levi ve ekibi keşiften döndükten sonra Eren casus olarak içeri girme planını ileri sürmüştü. Aynen Reiner, Annie ve Bertholdt'un yaptığı gibi gazi olarak askerler arasına karışacak ve onları içten yok etmek için bilgi toplayacaktı. Bu plan her ne kadar Levi ve Hange'yi korkutsa da kabul etmek zorunda kalmışlardı ve Eren gittikten sonra planın ilk adımı tamamlanmış, ikinci adımdaysa asker eğitimi başlamıştı.

Öte yandan plan yapıldığı müddette ve sonrasında Eren'in tavırlarında garip bir değişim sezmiştim. Devleri öldürmek için yemin eden, annesinin intikamını almak isteyen Eren yok olmuştu sanki. Tamamen ruhsuzlaşmış, yaşam enerjisini yitirmiş gibiydi. Gözlerindeki parıltılar yoktu artık. Hep durgun ve boştu.

Mikasa da bu durumun farkındaydı. Eren gitmek istediğinde de bırakmak istememişti ama Eren bir şekilde ikna etmişti onu.

Levi de benim gitmemem için elinden gelenleri yapsa da ilk görevden beni alıkoyduğu için Hange ile küçük bir tartışmaya girmişlerdi ve sonunda bir anlaşmaya varmışlardı.

Gidecek savaş gemilerinde üçer gruplar olacak. İlk grup saldırı, ikinci grup saldırı ekibini koruma, üçüncü grupsa yukarıdan olayları izleme ve gerektiği zaman müdahele etme için ayrıldı. Bölgenin çıkarılan haritası üzerinde defalarca çalışıldı, normalden iki kal daha fazla eğitim verildi ve en sonunda bunun için hazırdık.

İnsanlarımızı öldürdükleri gibi insanlarını öldürecektik.

Herkes bir biriyle konuşup sarılırken hızlıca yanıma gelen Levi dudaklarıma buse kondurdu.

"Dikkatli ol!" Boynuna sarıldım sıkıca. Yanağını öperken kulağına fısıldadım. Ondan ayrılmak istemiyordum. Onu bırakmak istemiyordum. Gitmesini istemiyordum.

"Sen de." Fısıltılı sesini duyduğumda bir nebze rahatlasam da.ı

Kollarını vücudumdan çekip ekibiyle birlikte aşağı atladığında kanıma zehir gibi karışan korku ve heyecan midemin bulanmasına sebep olmuştu. Son bir aylık eğitimde kendimi asla iyi hissedemiyordum. İçimde sürekli olan kötü bir his vardı ve bu beni huzursuz ediyor, çoğu şeye odaklanmamı engelliyordu. Bu dalgınlığı Levi de farketmiş ve bu yüzden gitmemem için elimden geleni yapmıştı. Ama bu konuda başarısız olarak en sonunda pes etmişti.

Görev boyunca hiçbir sorun olmamış ve savaş gemisinden ayrılmamı gerektirecek herhangi bir şey yaşanmamıştı. Deve dönüşen Eren çekiç titanı yemiş, Levi ise Canavar devi kolaylıkla indirmiş ve esir almıştı. Levi, Eren, Hange Zeke'yi geminin ön tarafına geçirerek durum analizi yaparken çocuklar kutlama yapmakla meşguldü.

"Siz de duydunuz mu?" Sasha eli ile arkayı gösterirken kaşlarımı çattım. Bunca sesim arasında neyi duyabilirdi ki?

Sasha'nın özel yeteneğiydi bu. Kimsenin duyamadığı sesleri en uzak mesafeden duyup ayırt edebiliyordu. Bu yüzden şüphelenmem yersizdi. Kesinlikle bir şeyler duymuş olmalıydı.

"Hayır." Kolunu Sasha'nın omuzuna atan Jean diğer kolunu da benim omuzuma attı." Ne sesinden bahsediyorsun?"

"Hiç." Dedi. Ama hiç boşvermiş gibi durmuyordu. Dikkati dağılmışken benom de içimdeki huzursuzluöun büyüdüöünü hissettim. Onun da içi rahat olsun diye kontrol edeceğimi söyleyerek arkaya geçip açık olan giriş kapısından aşağı baktım.

10-12 yaşlarında iki çocuk, ve biri elinteki tüfeği bana doğrultmuştu.

Farkettiğimde ilk şaşırsam da hızlı davranarak tüfeğin başlığını tuttum ve kenara çektim. Yakasından tutup kaldırdığımda tüfekteki eli yakasındaki elime gitti endişeyle. Belli ki planları arasında böyle yakalanmak yoktu. Hangi akılla böyle bir saldırıya kalkışmışlardı ki Onu tek hamlede geminin bir köşesine fırlatarak aynı şekilde sarışın oğlanı da içeri çekerek kızın yanına attım.

Ortam sessizliğe bürünmüş, herkes pür dikkat onlara bakıyordu. Kimse böyle şeyleri beklemiyorru

Bu iki orospu çocuğu gözetçimizi öldürmüştü çünkü.

Tüfeğin içinde olan tek kurşunu çıkardım ve kapıdan dışarı atarak tüfeği de bir köşeye fırlattım.

"Siz ne halt yediğinizi sanıyorsunuz? Çocuk aklınızla bir şey mi başarmayı umuyordunuz?" Gözlerindeki korkuyu görüyordum. Buna rağmen düşmanı olarak bellediği insanları süzdü ve öfkeyle bağırmaktan geri durmadı.

"Topraklarımıza böyle gelip saldırma hakkını kendinizde göremezsiniz."

"Aynı şeyi siz yıllardır yapıyorsunuz." Yakasından tutup tekrar kaldırdığımda korkuyla irileşen gözleri yüzümde merhamet kırıntısı ararcasına gezindi. Bense kendimden taviz vermedim. "İnsanlarınızın ölmesi çok mu yaktı canını?" Sesini çıkarmadığında sarışın çocuğun da yakasından tutarak ön tarafa sürükledim. Kapıyı çalmadan direkt içeri attığım gibi her iki çocuğu da duvarın bir köşesine attım.

"Falco? Gabi? Burada ne işiniz var." Erenin kardeşi olarak bildiğimiz Zeke bir anda konuşunca her ikisi Zeke'yi gördüğünde bir nebze rahatlarken oldukları durum için tekrardan endişeyle süzdüler bizi. Zeke bu vaziyyetde onlara yardım edemezdi, bu aklanamaz bir gerçekti.

"Neler oluyor? Bunlar da kim?" Mikasa bir adım öne geldiğinde Eren kaşlarını çatarak baktı bana. Bu bakış hoşuma gitmemişti. Yapmamam gereken bir şeyi yapmışım gibi, suçluymuşum gibi.

"Gözetçiyi öldürüp tek kurşunlu tüfekle içeri girmeye çalıştılar." Dedim kısaca.

"Geri döndüğümüzde icabına bakarız." Dedikten sonra sakince bir köşeye geçip oturdu Levi.

Just A Soldier - Levi AckermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin