Episode 30

3.5K 170 234
                                    

Ep. 30- to miss him

Duvarların dışına çıkıp yeni dünyaya kavuşalı 3 yıl olmuştu. Dış dünyayla iletişime geçmiş ve gelişiyorduk. Keşif birliği tamamen gelişmişti, sahil kenarında bir sürü asker toplanmış ve gelip gidenlerle ilgileniyordu.

Öğrendiğimize göre bizler Eldialılardık. Marleyli diye isimlendirilmiş insanlar bizi kendilerine düşman bellemişlerdi ve insanları deve dönüştürerek üzerimize salıyorlardı. İlk duyduğumda inanamamıştım. Bunu neden yaparsın ki?

Öte yandan Eren bir plan geliştirmiş, bu planı gerçekleştirmek için Levi ve ekibi ile casus olarak Marleye gitmişti. Esir aldığımız askerlerden aldığımız bilgilere göre gitmesi o kadar da uzun sürmüyordu kalacağı günleri de planlaştırdıktan sonra gelmelerine sadece birkaç saat kalmış olmalıydı.

Üniformamın pelerinini düzelterek gözcüye baktım.

"Bir haber var mı?" Diye bağırdım yukarı doğru.

"Geliyorlar." Aşağı doğru bağırdığında gülümsedim.

Gemi artık normal gözle görülecek kadar yaklaştığında kalbim duracakmış gibi hissettim. Ona sarılacağöm için öyle mutluydum ki, yerimde duramıyordum. İlişkimiz herkes tarafından bilinse bile Levi hep insam içinde mesafesini korumayı isteyen biri olduğundan odaya kadar bekleyeceğim için biraz mutsuzdum açıkcası.

Ama öyle olmadı.

Ayağı karaya bastığı anda gözleri etrafta dolaştı. Beni bulduğunda elindeki valizi daha sıkı kavradı. Ceketini valizi tuttuğu eline alırken hızlı adımlarla yanıma yaklaştı ve kolunu belime sardı. Burnunun boynuma sürtündüğünü hissettim. Bir elimi saçlarına daldırırken diğerini kolunun altından geçirerek sıkıca sardım beline. Kokusunu içime çektim bir daha asla koklayamayacakmışım gibi. Dünyanın en mükemmel kokusu gibi.

Sonrasında Levi ve Hange durumu analiz etmek için rütbelilerle toplantıya çekilmişti. Toplantının akşama kadar sürmesi bekleniyordu ki öyle de oldu. Gece saat 10 olmuştu ama hala konuşma gidiyordu. Bu yüzden acıkacaklarını ve susayacaklarını düşünerek yemekhanede iki tepsi hazırlatarak Levi'nin odasına getirdim. Yeni demlediğim çayı da tam getirmiştim ki Hange ve Levi'nin koridorda konuşarak ilerlediklerini gördüm.

"HANGE, LEVİ!" Her ikisi duraksayarak bana baktılar önce. Levinin odasının kapısında durduğumda Levi kapıyı açarak geçmeme yer açtı. Dikkatlice geçtikten sonra demlik ve bardakları masaya bırakıp oturmalarını izledim. Hange teşekkür ederek açlıkla yemeğe girişse de Levi daha durgundu. Yemeğini yavaş yiyor, ara sıra duraksıyor, sonra tekrar devam ediyordu.

Yemeklerini yedikten sonra birer bardak çay içmiş ve Hange dinlenmek istediğini söyleyip odasına çekilmişti.

Sessizce pencereden dışarıyı izleyen Levi'yi izledim bir süre. Sormaya korkuyordum. Nasıl bir yerdi? Neler gördü? Çok yoruldu mu? Hangi işlere karıştı?

"Ben duş alacağım." Ayağa kalkıp ofise bağlı olan yatak odasına geçti. Bir süre bekledim ve ben de peşinden geçtim odaya. Su sesi geliyordu.

Üzerimdeki her şeyden kurtulduğumda peşinden banyoya girdim. Kapıyı açtım, arkası bana dönük şekilde duşun altında duruyordu. Kapı sesini duyduğunda saçlarını elleriyle geriye tarayarak başını arkaya çevirdi hafifden. Hızlıca yanına ilerleyerek sıcak suyun altında yerimi aldım ve göğsümü sırtına yaslayarak sıkıca sarıldım.

Kalbim öylesine heyecanla atıyordu ki nefesim kesiliyordu adeta. Sertçe yutkundum. Sırtını öptüm. Ellerim altında kaslarının gerildiğini hissettiğimde heyecanım daha da artmıştı. Dokunuşum onu etkiliyordu.

Just A Soldier - Levi AckermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin