Episode 3

3.9K 291 230
                                    

Ep. 3- before the mission

"Buyurun, Kaptan. Beni istemiştiniz." Yüzüme bakma gereği duymadan çekmecesine gitti eli. Çıkardığı üç adet zarfı çalışma masasının üzerine yan yana dizerek yüzümü incelemeye başladı. Farkediyordum. Bakışları sabit değildi, gözlerime bakmıyordu. Ama yüzümden de kenara çıkmıyordu. Bir şeyler arar gibi bakıyordu bana. Ne görmek istiyordu? Neden böyle yapıyordu?

Mektuplara kısa bir bakış attım. Birinin üzerinde Petranın, diğerinde Hitch'in, bir diğerinde çoğu yanlış ve dağınık olan harflerle benim adım yazılıydı. Kalbimin teklediğini hissettim o an. Evi terkettiğimden beri defalarca böyle mektuplar almış, hepsini görmezden gelmiştim. Öte yandan mektuplar hep Hangenin elinden geçerdi, defalarca ondan teslim almıştım. Güvenlik amaçlı bir kontrol bile olsa bir çok kez mektupları okumam için ısrar etmişti. Şimdiyse bunları bana Kaptan veriyordu.

"Merakımı mazur görün ama mektupları siz mi okudunuz?"

"Ne farkeder, asker?"

"Sadece hep Yüzbaş-"

"Mektupları al ve çık. Çok işim var, saçma sorularınla beni uğraştırma, asker Anderson." Önündeki kağıtları incelemeye başladığında, karmakarışık hislere büründüğümü hissettim. Mektupları hızlıca alarak terkettim odayı. Cevap vermese bile iyi geceler dilemeyi ihmal etmedim.

Bir yanım rahattı. Hange ile olan konuşmamda ondan bahsettiğimizi anlamıştı,mektupla da ilgilenmemişti. Öte yandan canım yanıyordu. İçten içe ona olan aşkımı anlamasını istiyordum. Bir an önce anlasa da bir şey dese, tepki verse, ben de endişelenmesem, kaçmak zorunda kalmasam...

Yatakhane koridoruna girdiğimde, rütbeli askerlerden biri yasak saatinin yaklaştığını söylediğinden Petranın mektubunu vermeyi sabaha erteleyerek kendi odama geçtim. Hitch için gelen mektubu baş ucuna bıraktıktan sonra benim adıma olan mektubu yırtarak çöp kutusuna attım ve yorganın altına girdim.

O mektup kimden gelirse gelsin bu karargahın dışında kimsem yoktu benim. Şimdiye kadar açmamış, şimdiden sonra da açmayacaktım.

***

"Ah, teşekkürler, Faith."

"Bugün daha iyi misin?" Heyecanla mektubu açarken başını salladı.

"Evet, evet. Hatta çok iyiyim. Sefer öncesi kendimi toparladım."

"Daha bir haftadan uzun bir süre var. Rahatça toparlanırsın." Mektubunu okuyup sonlandırdığında yüzündeki gülümseme daha da genişlemiş, solgun yüzüne renk gelmişti.

"Umarım Hange bir şey belli etmez."

"Neyi belli etmez?" Derin, heyecan dolu titrek nefesini duyurdu bana.

"Sana söylemedim, ama bilmeni istiyorum. Ben uzun zamandır Kaptana karşı bir şeyler hissediyordum." Burukça gülümsedim.

Hange bundan bahsediyordu.

Farketmişti işte.

"Bununla ilgili babama mektup yazdım. Babam da bana olumlu bir geridönüş yaptı." Söyledikleri zihnimde yankılanırken gerilmiştim. Ama kendi adıma değil de onun adına. Çünki bu defaki mektupları Hange değil de Levi okumuştu ve muhtemelen durumdan haberdardı. Petranın onunla evlenme isteğini biliyordu.

Aklımdan bunu Petraya söylemek geçse de sustum. Görev öncesi dikkatini dağıtmak olurdu bu. Bu yüzden nasıl hissediyorsa öyle devam etmesini istedim.

"Ne zaman konuşacaksın Kaptanla?"

"Seferden sonra konuşmak gibi bir niyetim var. Sefer öncesi kafasını karıştıracak bir şeyler söylemekten korkuyorum. En iyisi sonra konuşmak ama içimde bir endişe var. Ya geriye sağ sa-"

Just A Soldier - Levi AckermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin