Episode 33

1.9K 150 277
                                    

Konuşmalar ve eylemler animeyle birebir olmayabilir.

İyi okumalar

Ep. 33- to save him

"Daha iyi misin?" Elini sırtıma koyan Hange elini aşağı yukarı gezdirince daha da bulanmaya başlayan midemle elini itip ağacın dibine çöktüm. Gemiler yere indiğinden beri hiç iyi değildim. Midem sürekli bulanıyor, kusmanın eşiğine getiriyordu beni. Doğru dürüst bir şeyler de yemediğimde midemde çıkaranileceğim bir şey yoktu.

Halimi gören Nicolo gemilere alışık olmayan çoğu insanın bunu yaşayabileceğini söyleyerek hem beni, hem de benim için endişelenenleri rahatlatmıştı.

Böyle bir dönemde hasta olmayı çekemezdim çünkü.

Hange Zeke'yi götürmesi için Levi'ye komut verdikten sonra ekibini de toplayarak baş karargaha döneceğini söylediğinde Levi beni de götürmesi için diretmişti. Bense gitmeyi reddetmiştim. Hasta olabileceğimi söyleyerek Hange de beni götürmeye çalışmış. En sonunda Levi'den 'çocuk' damgası yiyerek peşinden gitme onuruna sahip olmuştum.

Askerler geri döndüklerinde kendilerine kasalarla Marley şarabı getirmişti. Levi'nin Zeke'ye gözkulak olacak ekibi şarap için yalvarmıştı adeta. Levi her ne kadar "Çay neyinize yetmiyor." Dese de ekibini kırmamıştı. 203 kişi ve birkaç kasa şarapla Zeke'yi saklayacağımız yere doğru yol almaya başlamıştık.

Yol boyunca askerler neşeli neşeli sohbetler ederken içimi deşen bir his vardı. Göğsüm sıkışıyordu. Ara sıra bulanan miden yüzünden atı diğerlerine nispeten yavaş sürsem de hızlanıo yetişiyordum. Levi'nin tüm dikkatini Zeke'de olduğundan bana dikkat edemiyor ve geride kaldığımı farketmiyordu.

Bu iyiydi.

Bunca yoğunluğun arasında onu yormayı istemedim.

***

"Maymunlar için güzel bir yer. Ne dersin, Zeke?" Tüm ciddiyetim bir anda yok olduğunda Zeke'nin göz devirdiğine şahit oldum. Daha fazla gülmemek adına dudaklarımı bir birine bastırarak çoktan ilerlemeye başlayan ekibin peşinden gittim.

Çadırlar kuruldu, nöbet listesi oluşturuldu. Ekip belirli gruplara ayrıldı.

Bir kısım asker yüksek ağaçların dallarına çıkarak kendi nöbet yerlerine yerleşirken, bir kısım asker de nöbet işini yerden yapıyordu. Boşta olan askerler şarabın tadını çoktan çıkarmaya başlamıştı.

Ben de içmek istediğimde Levi midemin zaten kötü olduğunu söyleyip sıcak çayla dolu çelik kupayı elime tutuşturmuştu.

Fazla zaman geçmemişti biz ormana geleli. Levi istemeyerek askerleri kontrole giderken Zeke ve beni ateş başında yalnız bırakmak zorunda kalmıştı. Zeke kitabını okuyor, bense Levi'den aldığım not defterine bir şeyler karalıyordum.

Pek iyi bir çizer olduğum söylenemezdi.
Hala bozuk olan midem yüzünden fazla hareketli aktiviteler yapamıyor, üzerimde bir halsizlikle dolaşıyordum. Bu yüzden böyle bir yerde yapılacak tek şey bir şeyler karalamaktı.

"Kalem," başımı kaldırarak parmağını kitabın kaldığı yerine sıkıştırmış olan Zeke'ye baktım çenesiyle kalemi işaret ettiğindeyse omuz silkerek uzattım. "Hiç Marley şarabından içtiniz mi?" Sorusuna cevap vermek yerine yaptığı şeyi dikkatle izlemeye başladım. "Tadı çok güzeldir. Tavsiye ederim." Suskunluğumla başını kitaptan kaldırdı. "Hayır mı? Tamam." Omuzumda yer edinen elle irkilerek arkama baktım. Levi öfke dolu bakışlarını Zeke üzerinde gezdiriyordu. Zeke ise gülüyordu. "Şu an çok mutlusun değil mi, kaptan?" Mavi gözlerinin Levi'nin buz mavilerine dokunmasını izledim. "Uzun sürmeyecek. Sevdiklerin gidecek, teker teker." Bilerek onu kızdırmak istermiş gibi konuşması beni rahatsız ederken oturduğum yerde kıpırdandım. Levi de benim gibi konuşmamayı seçerek beni oturduğum yerde kaydırdı ve Zeke ile arama oturdu.

Just A Soldier - Levi AckermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin