Episode 19

3K 269 105
                                    

SONUNDA BÖLÜM YAZMAYI BAŞARAN YAZAR MUTLU.

OCAK SONUNA KADAR SINAVLARIM OLACAĞINDAN HAFTA SONLARI BÖLÜM YAZMAYA ÇALIŞIYORUM.

UMARIM SEVERSİNİZ

DÜZENLEMEDİM.

Ep. 19- to feel him

"1 dakikan bile mi yok?" Bir adım daha ileri çıkarak baktım gözlerine yorgunca.

Günler geçtikte bir birimize iyice alışmıştık. Artık yanında kendimi saklamaktan çekinmediğim gibi o da kendini saklamıyordu. Hiç olmadığım kadar mutluydum onun olduğum dört duvar arasında. Onun mutluluğunu da iliklerime kadar hissediyordum. Bazen gerçekten ona ihtiyacım olduğunu hissediyordum. Bu özlem iliklerime kadar işlemediği sürece onu rahatsız etmez, işlerinden alıkoymazdım. Şimdi de bu günlerden biriydi işte.

Oturduğu yerden kalkarak dosyanın kapağını örttü ve tam karşıma geldi. Belim üzerinde dolaşan parmaklar nefesimi boğazıma tıkarken bir anda belime sarılarak kendine çekmişti beni. Alnımı bulan sıcak dudaklarıyla gözlerimi kapatmış, o dudaklarının tenimle olan temasını kestiğinde bile gözlerimi açamamıştım.

"Yeterli mi?" Başımı sağa sola sallayarak reddettim onu. Bu kez de yanağıma temas etmişti dudakları. "Şimdi?" Başımı tekrar sağa sola salladım. Dudağımı öpmekten utanıp çekindiğini biliyordum. Ama inadına bunu ona yaptırmayı da deli gibi istediğim gerçeği vardı tabi.

Gözlerim hala kapalıyken duraksadığını hissettim. Ne yapacağını bilemiyor gibiydi. Aniden dudaklarımda hissettiğim sert baskıyla gözlerim irice açılırken tekrar tuttum nefesimi. Üzerime doğru gelen adımlarına ayak uydurmaya, bir yandan da dudaklarım üzerindeki hareketlerine karşılık vermeye çalışıyordum. Kalbim deli gibi atıyor, ciğerlerimdeki hava çıkmak için beni zorluyordu.

Sırtım kitaplıkla buluştu, dudakları dudaklarımdan ıslak bir sesle ayrıldığında ikimiz de neye uğradığımıza şaşırmış gibi baktık bir birimize. Bakışları gözlerimde oyalanıp tekrar dudaklarımı buldu. Hala belimde olan eli aşağı yukarı hareket ederek oyalanıyodu. Boşta kalan elinin parmaklarını parmaklarıma dolayarak kitaplığa yasladı birden. Dudakları tekrar dudaklarımı buldu. Yapbozun parçalarıymış gibi birleşen dudaklarımız hareket etmeye başladığı gibi dudağımla temas ede dilini hissetmem bir olmuştu. İlk kez böyle bir şey yaşadığımdan önce irkildim. İstemediğimi düşünmesin diye kendimi daha da ittim ona doğru. Dudaklarımı aralayarak istediğini yapmasına izin verdim.

Bu Levi Ackermandı ve onu her zaman böyle istekli bulamazdım. Bu yüzden sadece anın tadını çıkarmak ve yapacaklarını izlemek, en önemlisiyse hissetmek istiyordum.

Parmaklarıma dolanmış parmakları, belimle kalçam arasında gezinen eli, ahenk içinde hareket eden dudaklarımız....

Kalbimi durduramıyordum.

Titreyen bacaklarım beni daha fazla tutamadığında belimi daha sıkı kavrayarak kaldırdı beni.

Dudaklarımızı tekrar ayırdı, alnını alnıma yasladı.

"Yeterli mi?" Bir şey diyemedim, tepki veremedim. Kaldım öylece. Utancımı saklamak adına sadece sarıldım, yüzümü boynunda sakladım. Kolları sırtımda yerini buldu. Sıkıca sarıldı bana. Saçlarıma dokundan belli belirsiz dudakları beni daha da mayıştırırken kokusunu çektim içime.

Kapı çalınmadan açıldığında irice açıldı gözlerim. Utancımın kızarıklıkları hala yanaklarımı süslüyordu, yüzümdeki hararetten emindim buna. Ve olduğumuz konumda hiç doğru değildi.

"Vay vay. Günün çifti de buradaymış." Hange'nin sesiyke bir nebze rahatlamama rağmen utancım daha da artmıştı.

Sonunda ikimizden biri hareket etti. Omuzlarımı kavrayan Levi beni yavaşça kendinden uzaklaştırdı. Gözlerimin içine baktı önce. Alnımı hızlıca öptükten sonra "akşam konuşalım" dedi. Başımla onu onaylayarak Hange'nin yüzüne bike bakamadan koşar adımlarla dışarı çıktığımda Hange'nin kahkahasını duymuştum arkadan.

Just A Soldier - Levi AckermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin