Episode 22

3K 276 182
                                    

Düzenlenmedi

***

Ep. 22- unexpected guest

Üç gün olmuştu karargahın revirinde ağırlanalı. Doktorun söylediğine göre kaburgalarım ezilmiş, bu yüzden ciğerlerim sıkışmış. Sandığımın aksine kırık ve ya çatlak olmaması mucizeviydi. Çünkü acı çok dayanılmazdı. Şimdiyse aldığım ağrıkesiciler acı çekmemi önlüyordu.

Levi ziyaretime sadece 1 kez gelmişti o da 5 dakika bile sürmemişti. Doktor da yanımızda olduğundan sesini çıkaramamış, bir şey diyememişti. Öte yandan Hange, Erwinin gidişiyle omuzlarına binen yükü taşımaya çalışıyordu...

Evet, Erwin artık yoktu.

Bize verdiği son emrine kendisi de uymuş, kalbini sonuna kadar halkının özgürlüğüne adamıştı.

Okyanusu onun da görmesini isterdim.

Acaba şu an nasıl bir yerdeydi?

Gittiği yerde de böyle bir okyanus var mıydı? Yoksa orası daha güzel bir yer miydi?

"Faith Aderson. Ziyaretçiniz var." Doktorun söylediği şey beni hayli şaşırtmıştı. Çünkü normalde karargah içindekiler beni ziyarete geldiğinde doktor böyle haber vermezdi.

"Afedersiniz, bay Carter. Acaba özel olarak bunu belirtmenizin bir nedeni var mı?"

"Kendisi çok yakın bir tanıdığınız olduğunu söyledi, ayrıca rütbeli bir asker." Kaşlarım çatılırken sadece başımla onayladım onu. Rütbeli bir asker, hem de yakınım. Olduğum yerde doğrularak yatak başlığına yaslandım ve doktora onu içeri almasını söyledim.

Keşke söylemeseydim.

Doktor çıktıktan birkaç saniye sonra içeri giren adamla kalbim ciğerlerimi zorlamaya, göğsüm sıkışmaya başlamıştı. Hissetmeye başladığım acıya rağmen sesimi çıkarmadan sadece yüzüne bakabiliyordum.

"Rahat mıydı?" Kulağımı çınlatan kalp atışlarım yüzünden zar zor seçebildiğim sorusunu anlamayarak bakmaya devam ettim yüzüne. "Sana diyorum." Bağırmamak için kendini sıkıyor oluşu beni daha da korkuturken sanki mümkünmüş gibi daha da geriye kayaral öylece baktım yüzüne. "Rahat mıydı?"

"Neyden bahsettiğini anlamıyorum." Midem bulanmaya başlamıştı.

"Biricik kaptanının kucağından." Diye bağırdığında irkilmemle kendimi toparlamam bir oldu. Orada can çekişmeme rağmen düşündüğü tek şey Levi'nin beni taşıması mıydı gerçekten?

"SEN CİDDİ MİSİN?" Bağırmam hiç beklemediği bir şey olacak ki birkaç adım gerilemesine sebep olmuştu. "BEN ORADA CAN ÇEKİŞİYORDUM. Sen," dedim acıyan göğsümü tutarken. "SEN BURADA MESLEKTAŞLARINLA ŞARABINI YUDUMLARKEN BEN ORADA SENİN GÜVENLİĞİN İÇİN CAN ÇEKİŞİYORDUM VE SENİN DÜŞÜNDÜĞÜN ŞEY KAPTANIN BENİ TAŞIMASI MI?" Durgunlaşan ifadesi beni cesaretle doldururken susmadım. "EĞER BİLMEYİ İSTİYORSAN O ÇOK SEVGİLİ KAPTANIM BENİ TAŞIDI, ÇÜNKİ AĞIR YARALIYDIM VE ATIM ÖLMÜŞTÜ."

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Ben yıllardır bu işin içindeyim. Üst rütbelilerin hepsi kaptanın temastan hoşlanmadığını iyi bilir." Başımı geriye yaslayarak derin nefesler almaya çalışıyordum. Cevap vermedim, durumun içinden çıkamamaktan ölesiye korkuyordum. Öfkeyle yüzüne bakmaktan başka bir şey yapamadım.

"Sana inanamıyorum." Göğsümdeki baskı artarken nefesim daha da kesilip beni dibe çekiyordu. Nefes alamayışım öksürmeme sebep oluyor, bu da ciğerlerimi daha da zorluyordu.

"Umarım ölürsün." Diyerek odayı terkedişi mümkünmüş gibi daha da parçaladı beni. Acım öfkeme yenik düştü. Karışan hislerim tüm vücudumu baştan aşağı titretti. Derin bir çığlık attım öfkemden artınmak için, bu beni daha da yorarken çığlıklarım hıçkırıklara dönüştü. Birileri konuşuyor, fısıldıyordu ama anlamıyordum.

Bir kere, sadece bir kere iyi bir baba olamaz mıydı? Başımı okşayamaz mıydı?

Doğru ya. Ben onun istediği erkek evladı değildim. Ben sadece reşit olduktan sonra kurtulması gereken bir eşya parçasıydım.

İstediği şekilde de kurtulmuştu benden. Şimdi ne istiyordu ki? Hayatında bile değildim artık.

"Faith, sakin ol." Etrafımı saran kollar beni bir nebze olsun sakinleştirmiş, hıçkırıklarım iç çekişlere dönüşmüştü. Babamın söylediklerini umursamazdım normalde, alışkındım. Ama çok fazla şey üst üste gelmişti ve dayanamamıştım. Kocaman birliği ve komutanımı kaybetmiştim. Arkadaşlarımın ölümüne şahitlik etmiştim. İçimde biriken onca şey babam yüzünden patlak vermişti sonunda. "Daha iyi misin?" Kollarını etrafıma dolayan Sasha saçlarımı öpünce daha da sokuldum ona.

"İyiyim." Çatlamış sesimi duyurdum ona. Ne olduğunu sormadan öylece sarıldı sadece.

🤍

"Doktor kriz geçirdiğini söyledi."

"Duş almak istiyorum. " diye üsteledim onu.

"Faith, neyin var?"

"Aynı soruyu defalarca tekrar etmene gerek yok."

"Cevap verseydin tekrarlamazdım."

"İsteseydim cevaplardım." Tekrar sessizlik çöktüğünde çarşafın kenarıyla oynamaya başladım.

"Baban mıydı?" Gözlerine baktım.

"Ne?"

"Doktor ziyaretçin olduğunu söyledi. Bir yakınınmış. Söylediğine göre o çıktıktan sonra..." dile getirmek istemediğinden duraksayarak bakışlarını kaçırdı benden. Konuyu açıp hatırlatmak istemediği aşikardı, yine de öğrenmek, bir çıkış yolu bulmak istediğinden susamıyordu da.

"Duş almak istiyorum." Diye tekrar ettim. Konuyu değiştirip kurtulmak istiyordum artık.

"Yaralısın." Konuyu değiştirmemi üstelemeden cevapladı beni

"Yüzeysel değil. Sudan korumam gereken bir yaram yok. Ayrıca burada daha fazla kalmak istemiyorum."

"Duşakabinde rahat bile olmayacaksın. Farkındaysan ayakta duramıyorsun."

"Rahatsızım, kirliyim ve uyuyamıyorum." Bıkkınca alıp verdiği nefesten sonra elini uzattı bana. Elini sıkıca kavradığımda üç gündür çıkmadığım yataktan beni kaldırarak kapıya götürdü.

***

Değerli okurlarım. Lütfen hayalet okurluğu bırakıp kendinizi belli edin.

Bu bölüme bol bol yorum gelirse haftasonu paylaşacağım bölümde size büyük bir sürprizim olacak. Bu bilmenizi isterim. Bu yüzdem sınır getirmek istiyorum.

15 oy

20 yorum

Bölümle alakalı yorumlar ama

Hikayenin gidişatı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Gelecek bölümde görüşürüz:)

Just A Soldier - Levi AckermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin