Episode 24

3.1K 213 107
                                    

Ep. 24- Next day

Neredeyse göz kapaklarımı delip geçmek isteyen güneş ışıkları eşliğinde araladım gözlerimi. Oda tamamen aydınlanmış, soğuk sonbahara rağmen güneş kendini belli etmişti. Odada şöminenin çıtırtısı çok hoş bir ortam yaratıyordu.

Açılan banyo kapısıyla olduğum yerde doğrularak arkamı döndüm. Beni omuzlarında havlu olan, saçlarının ön kısımları ıslanmış, üstsüz bir adet Levi karşıladığında memnuniyetle süzdüm onu.

"Erken uyanmanı beklemiyordum." Diyerek dolabın kapağını açtı. Sırtındaki boydan boya çizikler gecenin anılarını zihnimde canlandırdığında zevkle gülümseyerek alt dudağımı ısırdım.

"Saat kaç?" Masanın üzerindeki deri kayışlı kol saatine baktı.

"Saat dokuzu on geçiyor. Kahvaltıyı kaçırdık." Omuz silkerek kendimi tekrar yatağa attım ve yuvarlanarak bir köşeye gelip yastığa sarıldım. Gülüşü doldurdu kulaklarımı. O kadar güzel gülüyordu ki...

"Kedi gibisin." Dediğinde başımı kaldırarak ona baktım.

"Ne?"

"Kedi gibisin." Giyindiği gömleği iliklemeyi bırakıp yatağın kenarına geldi. Elini saçlarımın arasına daldırdığında olduğum yerden kalkarak dizine koydum başımı. "Gerçekten kedi gibisin." Gülümsemekle yetindim. Bir süre daha öyle kaldıktan sonra eğitime geçiktiğini söyledi. Dizinden kaldırdım başımı. Onun da kalkmasına izin verdim. Gömleğini kaldığı yerden iliklemesini, kemerleri takışını ve kontrol edişini izledim.

Tek kelimeyle...

Mükemmeldi...

"Herkes eğitimdeyken odana geç. Öğle yemeğine de gecikme." Başımla onu onaylamamdan sonra sehpanın üzerindeki dosyalarını da alarak odayı terketti.

Bir süre daha ateşin çıtırtısını dinledim. Pencereden eğitim alanındaki askerlerin seslerini duyduğumda gitmek için doğru vakit olduğunu düşünerek çıktım odadan. Merdivenlerden düştüğümde de, kızlar yatakhanesine geçtiğimde de kimseyle karşılaşmamış olmam benim için büyük bir şanstı. Odama girene kadar...

Kapıyı yavaşça aralayarak içeeiyi kontrol ettim. Hitch görünürde olmadığındam hızlıca içeri girdim. Girmemle arkamdan sertçe kapanan kapıyla korkup yatağa attım kendimi.

"Neredeydin?"

"Hitch?"

"Neredeydin?"

"Revirde." Düştüğüm yerden kalkarak önünde durdum. Oturduğumda bacaklarımda, bacakaramda hissettiğim sızı yüzünden oturamıyordum.

"Sasha sana kahvaltı getirmiş. Ama revirde yokmuşsun."

"Akşam oradaydım zaten. Duş almaya gitmiştim." Sıkışan ciğerlerimle kendimi tekrar yatağa atarak geriye doğru uzandım ve gözlerimi kapattım.

"Sabaha kadar duş mu aldın yani?"

"Hayır. Hange-san'ın yanındaydım."

"Ya." Göğüsünde bağladığı kollarıyla bana doğru eğildi. "Tesadüfe bak. Hange-san'ın da senden haberi yokmuş."

"Neden sana açıklama yapmak zorundayım?"

Omuz silkerek geri çekildi ve odadan çıktı.

Üzerimde Levi'ye ait olan kıyafetleri nazikçe çıkararak katladım ve takımın beyaz pantolonuyla üzerine siyah, dar bir kazak giyindim ve tekrar uzandım yatağa. Açlık bastırdığından saniyeleri sayıyordum resmen. Öte yandan zihnimde dönüp duran sahneler beni rahat ettirmiyordu.

Ona dokunmak muhteşem bir histi, bana dokunması da...

Yanımda olsa sıkı sıkı sarılır, asla bırakmazdım, gözlerinin mavilerini izler, bıkmazdım.

Ama meşguldü işte. Eğitmesi gereken askerleri, doldurması gereken evrakları vardı. Hange'nin üzerindeki ağır yükü de kaldırmaya çalışıyordu. Bunun için üstüne gidipte onu daha çok yormak istemiyordum. Öte yandan Hange yeni bir yüzbaşıdan bahsetmişti. Kendi takımını kurup biraz olsun ağırlığın altından çıkaracaktı askerleri. Ama onun da ne zaman geleceği belli olmadığından şimdilik uğraşacakları çok şey vardı.

🤍

"Tabağını bitirsene." Omuz silkerek geriye yaslandım ve sandalyeye iyice gömüldüm. "Neden bitirmiyorsun?"

Öğle yemeği güzel ve eğlenceli geçmişti ama yalnız kaldığımdan beri bir durgunluk çökmüştü üzerime. Tüm tadım kaçmış, göğsüm sıkışmaya başlamıştı. Öğleden sonra biraz kestireyim diyerek odama çekildiğimde gördüğüm kabus beni iyice gerince de her şey iyice sarpa sarmıştı. Akşam yemeğinde tatı kaçmış ve herkesin tadını kaçıracak bir ben vardım artık.

"İstemiyorum." Jean kolunu omuzuma atarak kendine çekti ve sarıldı sıkıca. Kalbim kan ağlarken zihnimin bir köşesinde Levi'nin bundan hoşlanmayacağı yankılanıyor olsa da geri çekilmedim, ama sarılmak için ek bir hamle de yapmadım. Gözümü silmek için elimi kaldırdığımda kendisi geri çekilerek bana rahat bir alan sunmuştu. "Size afiyet olsun." Diyerek sandalyemi hafifçe geriye ittim ve ayaklandım. Masanın yanından geçip kapıdan çıkana kadar Levi'nin gözlerini üzerimde hissetmiştim.

🦋

Selamun aleyküm

Umarım sevdiğiniz bir bölüm olmuştur.

Bölüm hakkında satırarası yorumlar yapmayı ve oy vermeyi unutmayın

Gelecek bölüm görüşmek üzeree

Just A Soldier - Levi AckermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin